Günlerdir, aylardır, yıllardır izliyorum, Kayseri’deki hazin tobloyu.

Daha doğrusu, yerel yönetim anlayışını.

“Bu akşam filan Camideyiz.. Lokma dağıtacağız..“ ucuzculuğu, 3 öğrencinin kaldığı eve önceden gönderdiği malzeme ile yağlama yapıp onlarla yeme basitliği, bir avuç tohum dağıtarak ülke tarımını kurtardığını sanma göz boyaması, ‘Asfalt sezonunu açtık’ kolaycılığı.

Diğer belediyelere bakıyorum, sizden olmayanlarına.

Fakir ailenin çocuğunun kapısında süt oluyorlar.

Açtıkları marketlerle, dar gelirlinin mutfağında et oluyorlar, öğrenci kimliği taşıyan gençlere akşam yemeği oluyorlar, küçük çiftçiye tohum, gübre oluyor, ürettiği ürünü alma garantisi oluyorlar.

Kurdukları Halk Ekmek büfelerinde her gün milyonlarca ekmek ucuz oluyorlar.

Sadece o kadar olsa iyi.

Bu hizmetleri engellemek için bir yandan da, iktidar önlerine engel üstüne engel çıkarıyor bu belediyelerin.

Oysa siz bir ekmeği bile adam gibi üretip ulaştıramıyorsunuz tüketiciye.

Günde belli bir miktar büfelere ekmek geliyor, kısa zamanda tükeniyor sonra da bu büfeler ‘Gacer ekmeği ve yanında yok satıyorlar’ gün boyu..

Cumhuriyet Meydanındaki ekmek satış büfesinde oluşan uzun kuyrukları nasıl yok ettiğinizi burada söylemeyeceğim bile.

Zira kuyruğu yok edemiyorsan büfeyi yok et politikası izlediniz, gözlerden uzak bir noktaya taşıdınız,

3 yılın sonunda elinizde bir besi projesi var, Mustafa Çelik’in başlattığı ve TOKİ’ye verdiğiniz.

Unutmadan, ‘Kent Ekmek’te Sayın Mustafa Çelik’in bu kente kazandırdığı bir proje.

Bir de kuruluş fikrine bile karşı olduğum Hava İkmal Millet Bahçesi, ne ilginçtir onu da TOKİ yapıyor, karşılığında bu alana kaç bina dikeceğini de göreceğiz yakında.

Ankara, İstanbul, Mersin gibi bir çok ilimizde belediyeler, dar gelirli öğrencilerin üniversite sınavına girmek için gereken paraları onların adına hesaplarına yatırdı.

Barınmaları konusunda elinden geleni yapıyor bu belediyeler.

Bizimkiler ise onbinlerce öğrencinin barındığı güzel Kayseri’mde bir öğrenci evine giderek mutfakta yağlama yaparak gösteriyorlar gençliğin yanında olduklarını.

Bu kent olması gereken yerde değil efendiler.

Bu kent hiç bu kadar çaresiz konuma düşmemişti beyler.

İktidar partisinin yerelindeki durumu da anlatayım.

Büyükşehir’e istedikleri adamı getiremeyen ulular, “Bak biz haklı çıktık, Büyükkılıç yapamadı, yapamıyor” diyerek yeni senaryolar yazıyorlar bu günlerde.

Mesela Büyükkılıç’ı istifa ettirip milletvekili aday adayı yapmak ve yerine Mustafa Palancıoğlu’nu getirmek gibi.

Bunun için anket siparişleri verildi, yakında sonuçları ekranlara yansımaya başlar bile.

Daha da acı olan nedir biliyor musunuz?

Düzenli aylık ödemelerle bağımlı hale getirdiğiniz yerel medyada da yaşananların Y’sini göremiyoruz.

Bir çok ekranda her gece bir zübükzade, ‘Güzel günler’den bahsediyor, sıkıntıyı dile getirebilecek isimler ise daha yayına çıkmadan derdest! ediliyor.

Muhalefet milletvekilleri bu kentle ilgili sıkıntıları az da olsa dile getiriyor, ama yerel gazetelerde onların dile getirdiği sıkıntılar değil, iktidar mensuplarının dikte ettirdikleri cevapları yer buluyor gazete ve tv’lerde.

Hızlı tren konusunda AKP Teşkilatının Sayın Çetin Arık’a verdiği yazılı cevabı bir köşe koydum.

Önümüz Mayıs.

Bakalım Sayın Arık mı doğruları dile getirdi, yoksa “Kredi ve ihale işi tamam” diyen mi, ‘İlk kazmayı Mayısta vuruyoruz’ diyen mi, göreceğiz.

Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı, tarıma ve kırsala bu kadar ilgi gösteriyorsan, Develi Sulamasını gündeme getir, ihale edilmesini sağla, ya da geçmişte Türkiye’nin ikinci GAP’ı olarak lanse ettiğiniz Yamula Sulaması ne durumda ona bir bak.

Bu günlerde bir de emeklinin bayram ikramiyesi tartışılıyor.

Emeklinin ‘Acaba kaç lira yapacaklar’ diye gözüne uykunun girmediği bir süreç.

Ben söyleyeyim.

Bu ikramiyenin verilmeye başlandığı 2018 yılında aldığım 1000 liranın üzerine 50 lira koyarak 5 kişi ortak bir büyükbaş hayvan kurban etmiştik.

Takip eden yılın kurbanında orta halli bir koyuna yetmişti param.

Bu gün verilecek 1000 küsur lira ile ancak bir erkek hindi alabiliyorum.

Varın siz hesap edin, emeklinin bayram ikramiyesinin kaç lira olması gerektiğini.

Siz de diyecekiniz ki, “Ona ne bakıyorsun, bu parti iktidar olduğu gün çeyrek altın 22 liraydı, bu gün 22 liraya bir kilo domates alamıyorsun..”

En acısı nedir biliyor musunuz?

Ülkeyi getirdiğiniz noktanın siz benden çok daha iyi farkındasınız, ama başınıza geleceklerden korktuğunuz için susuyor, pusuyorsunuz.

Yani, yapamıyorsunuz.

Yani, olmuyor.

Yani, yereli ile geneli ile bu kenti, bu ülkeyi sorunlar yumağına sarıp sarmaladınız, şimdi ise yumağı çözmeye çalışır gibi yapmanın bir adım ötesine geçemiyorsunuz.