Merak etme, yarın açıklanacak TÜFE oranları olması gerekenden çok daha düşük çıkarılacak. Çıkacak demiyorum farkındaysanız, 'çıkarılacak' diyorum. Zira emekli ve memur zammını TÜFE rakamları belirleyeceği için bir aylığına bu rakamlar moral düzeltici olacak. Yaşananları, bize yaşatılanları gördükçe isyan ediyorum. Sonra da diyorum ki, “Yetmez, daha fazlası zamlansın. Cahilin kuru inadını ancak bu şekilde kırabilir bu iktidar ve yancısı, ancak böyle kendisine sağlanan desteği azaltabilir.”

Ama kuru odun yığınının yanında bizler de yandığımız için, her sabah uyarıyoruz, gönüllü köleleri, tebâlığı kabullenenleri.

Bak birader;
Tamam, kendi ezikliğini, kendi düşkünlüğünün sende yarattığı aşağılık kompleksini, Reis’in efelenmesi unutturuyor belki sana.
Ama görmüyor musun?
Çocuğun daha ilköğretim çağında kesmiş geleceğinden umudu.
Evindeki mühendis evladın, asgari ücretle de olsa bir iş bulabilmek için her gün kapıları aşındırıyor.
Torununa, emekli maaşından artırıp bir külah dondurma ısmarlayamayacak hale geldin, getirildin.
Artık anlaman gerekmez mi, yaşadıkların, sana yaşatılanların ‘kader’ olmadığını, senin anlamak yerine inanmayı seçmenden kaynaklandığını.
Sen sanıyor musun, Bodrum’dan özel uçakla İstanbul’a iki saatliğine kuaföre giden Beyaz Rus gelinimiz, ailesinin servetinden kullanıyor bu paraları.
Senin kör inadın yüzünden, iktidar edenlerin para hortumlarından alıyor bu dolarları.
O gelin her kuaföre gidişinde, cebindeki para biraz daha eksiliyor, eti, sütü, mamayı, çocuk bezini daha pahalıya alıyor, elektriği, doğalgazı daha pahalıya kullanıyorsun.
Tamam, hepsini geçtik.
Uzmanlar yırtınıyor, güzel ülkemin kara para cenneti olduğunu anlatıyor.
Hadi onlara da inanmıyorsun, yahu Sedat Peker yırtındı, Allah’ın her günü, susturulana kadar.
Mafyanın, yabancı kirli adamların ülkemin ekonomisini ne hale getirdiklerini tefrika haline getirdi.
Çıktı mı bir babayiğit, “Sedat Peker yalan söylüyor” diyecek?
Ya da yürekli bir savcı, "Gelin bakalım bu adam ne anlatıyor?" diye soran.
Sendeki kör inadı kırmak için, daha başına taş mı yağdırmasını bekliyorsun Yüce Yaradan’ın.
Artık aç o kapalı tuttuğun gözlerini.
Tamam, kendini feda ettin, birader senin çocuğun da mı yok?
Torununun yüzüne nasıl bakıyorsun, ona kapkaranlık bir gelecek hazırlanmasını seyrederken?
Yahu yeğenin, kuzeninin çocuğunu da mı düşünmüyorsun, bu baş eğmişliği, bu teslimiyeti yaşayıp, ülkeye millete olmadık eziyet çektirenleri savunurken.
Haksızlık karşısında susanın dilsiz şeytan olduğunu bile bile hem de.
Sen yarın Rüz-u Mahşer’de cenneti garantilediğini sanıyorsun bu aymazlığın ile, bu baş eğmişliğin ile ama...
Aşağıdaki imamın durumuna düşeceksin, şimdiden uyarayım.
Aşağıdaki imam derken Boynukalınlardan filan bahsetmeyeceğim, sadece bir fıkra anlatacağım, tabii anlayana;

Göl kenarındaki bir kasabada herkes yaklaşan sel baskınını ve fırtınayı konuşuyormuş;
Köyün imamı vaazında, "Allah bizi korur, korkmayın" diyormuş.
Göl yükselmeye başlamış, cami de gölün hemen kıyısında.
Yerliler kasabayı terk ederken camiye uğramışlar, imamı dua ederken bulmuşlar ve "İmam efendi, gel araçlarımızda yer var, seni de götürelim." demişler.
İmam, "Allah bana yardım eder; ben ona inanırım, dua ederim." demiş.
Camiyi yavaş yavaş su basınca tekneyle gelip "İmam efendi gel, gidelim." diye ısrar etmişler. "Siz imansızlar, ben Allah’a her gün dua ediyorum, o beni kurtarır." diye cevap vermiş.
Su iyice yükselmiş; imam çatıya çıkmış, helikopterle gelmişler, merdiven sarkıtmışlar "İmam efendi, gel."
Cevap, "Siz gidin; Allah bana yardım eder!"
Sonunda imam boğulmuş, öteki dünyanın girişinde kuyrukta yüksek sesle sitem etmiş: "Allah’ım o kadar inandık, ibadet ettik, şu yaptığına bak, beni kurtarmadın."
Yukarıdan gür bir ses cevap vermiş: "Behey gerizekalı, önce haber yolladım, sonra araba, sonra kayık, en son helikopter yolladım, daha ne yapayım?"

Sana da sık sık sandık yolluyor, kader sandığın başına gelmişliği ortadan kaldırasın diye.
Ama sandığa attığın oy ile geleceğine karar vermen gerekirken, bir avuç mutlu azınlığın geleceğini önceliyor, heba ediyorsun önüne gelen fırsatı.
Daha beter ol diyeceğim demesine de, senin şuursuzluğunun, cehaletinin, ezikliğinin faturasını da seninle birlikte ben ve biz ödemek zorunda kalıyoruz.