Baktı ekonomi gemisi kayaya tosladı, su almanın ötesine geçti batıyor.
Sayın Cumhurbaşkanı, Atatürk ve Silah Arkadaşlarının savaş meydanlarında elde ettiği bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü sürdü bu kez masaya ve dedi ki;
“Kolay değil, kadınlar evlatları ile beraber, ellerinde valizleri oralardan çıkıp ta buralara kadar geliyorlar. Polonya’ya, Romanya’ya, Macaristan’a, buralara geçiyorlar. Kolay değil. Şunu açık ve net söylüyorum, ülkemize sağladığımız en büyük kazanım, milletimize verdiğimiz en büyük hizmet, Türkiye’yi işte böyle bir duruma düşmekten kurtarmış olmamızdır. Ülkemizi tüm mazlumların ve mağdurların sığınağı haline getirdik.”
Yani demek istiyor ki, “Olmasaydım Suriye, Ukrayna olurduk..”
Hayır Sayın Cumhurbaşkanı.
Bu sözleriniz, ülkeyi getirdiğiniz ekonomik uçurumdan dikkatleri farklı noktalara çekme çabasıdır ve beyhudedir.
Sizden önce, temelleri Cumhuriyet ile birlikte atılan bir dış politika çizgimiz vardı, temelini ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ ilkesi oluşturuyordu.
Siz geldiniz, daha iktidar olmadan üstlendiğiniz BOP Eş Başkanlığı görevi ile onurlandırıldığınızı” ballandıra ballandıra anlatmaya başladınız.
Ortadoğu’nun lime lime edilmesinde görev ve sorumluluk üstlendiniz.
Sam Amca’nın! bir dediğini iki etmediniz.
İsrail ile ekran önünde kavga ederken, perde arkasında her dediğine evet dediniz.
Mısır’da bir takım dinci yapıların iktidar olması için elinizden geleni yaptınız, gelen iktidarın parlamentosunun ilk kabul ettiği yasal düzenleme veda seksi, ikincisi ise kadınlara patlıcan ve salatalık gibi ürünlerin satışını yasaklamak oldu.
ABD Irak’a müdahale etmeden güzel ülkemin topraklarını kullanmak istedi, hatta kullanacağından o kadar emindi ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden karar çıkmadan arazileri kiraladı, limanları hazırladı.
Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, sizin partinizden duyarlı bir grup milletvekilinin de desteği ile ABD Askerlerinin çizmeleri ile Türkiye topraklarını kirletilmesine izin verilmedi.
Hatırlayın o günü, yeniden oylama yapılması için sergilediğiniz çabayı.
Daha sonra bu karara hayır oyu verenler bunun bedelini bir şekilde ödedi.
Dosta güven, düşmana korku salan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz lime lime edildi, sizin iktidarınızda.
Libya’da Nato’nun ne işi var dediniz, bir gün sonra ‘Nato, Libyanın egemenliğinin Libya Halkına ait olduğunu tescil için oraya gidiyor’ dediniz. Yetmedi, rejim muhaliflerine bavullar dolusu para gönderdiniz.
Barzani ile kanka olup kırmızı halılarda ağırladınız.
Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan etmeye kalkışınca aklınız başınıza geldi.
Lahey’de Soykırımdan mahkum olan ve hakkında tutuklama kararı bulunan El Beşir’in gidebildiği tek ülkeydi Türkiye, hatırlamıyor musunuz?
Ailece görüştüğünüz, birlikte tatil yaptığınız Esad, birden bire Esed oldu hatırlamıyor musunuz.
Onunla da kalınmadı.
Rejim Muhaliflerini burada eğittiniz ve oraya gönderdiniz.
Onunla da kalınmadı, dünyanın nesrinde ne kadar sadist, faşist, dinci terörist varsa, bu ülke topraklarını kullanarak Suriyeye geçti. Eğer Rusya olmasaydı, Afganistan’da olduğu gibi bu gün Suriye’de de Taliban benzeri, Işid benzeri biri ülkeyi yönetecekti.
Lübnan’da ülke yönetimini elinde bulunduran ailenin bir ferdi geldi, Türk Telekomu bizim paramızla aldı, ne kadar taşınmazı ve değeri varsa paraya çevirdi, satın almakta kullandığı krediyi ödemedi, en iyimser hesapla bu milletin 10 milyar dolarını iç etti gitti.
Sizden önce, Lozan ile silahsızlandırılan Ege adalarına Yunanlının sapan ile bile çıkmasına izin yoktu, şimdi Yunan askeri bu adalarda kamp kurdu ve toplarının namlularını bize çevirdi.
Diyorsunuz ya, ‘Kadınlar, çocukları ile beraber ellerinde valizler, başka ülkelere sığınıyorlar..’
Eğer toplumsal muhalefet olmasaydı, Fetullah Gülen bir ABD Projesi olarak, Humeyni gibi gelip kurulsaydı güzel ülkemin tepesine.
O da olacaktı.
Ama bu milletin feraseti, demokrasi aşkı buna izin vermedi.
15 Temmuz öncesi bu karanlık yapının orduya, yargıya, emniyete, kurumlara bu kadar güçlü bir şekilde yerleşmesinin sorumlusu ben miyim?
Hala bu namussuz adam için zamanında göz yaşı döken, ‘Ne olur gel, bitsin bu hasret’ nameleri dizenler kimin dizinin dibinde oturuyor?
Devletin Mahremi olan Kozmik Oda Skandalı’nı unutacağımızı mı sanıyorsunuz?
Ukrayna’da savaştan kaçan kadın ve çocukların acısını yüreğimizde hissediyoruz, tamam.
Ama birader, Suriye’den kaçanları nereye koyacaksınız.
Hepsi 20’li yaşlarda, üremek için geldiler sanki güzel ülkeme.
Afganistan’dan akın akın gelenlere ne diyeceksiniz?
Hepsi askerlik çağında gençler.
Ve son söz, Sayın Cumhurbaşkanım;
Siz iktidar olurken güzel ülkemi, İsveç, Norveç gibi yapacağınızı söyleyerek iktidar oldunuz.
20 yılda ülkeyi getirdiğiniz nokta için Suriye ile, Ukrayna ile kıyaslama yapıyorsunuz.
Evet Suriye felaket durumda, evet Ukrayna’daki durum içler acısı, ama biliyor musunuz?
Hala onların ekonomik verileri bile bizim verilerimizden daha hallice.
Yani diyeceğim, kadınlarımız çocuklarımız ellerinde valizler ile sığınacak ülke aramıyorsa, bu sizin bize sunduğunuz bir lütuf değildir, Türk Milletinin bağımsızlık sevdası, Demokrasi aşkıdır. Atatürk’ün mirası, barış, kardeşlik duygularıdır.
Bu değerler var oldukça, bu millet Suriye de, Afganistan’da olanları yaşamayacak, yaşatmayı hayal edenleri de yeri, zamanı, günü geldiğinde alaşağı edecektir.