Tam bir soytarılar geçidi izliyoruz, Ekonomi Sahnesinde..
Tam bir soytarılar geçidi izliyoruz, Ekonomi Sahnesinde..
Şam Fatihi ilan edildi Reis ama, ertesi gün Suriye .yönetimi Türkiye'den giden malların gümrük vergisini yüzde 500 artırıverdi, çıt yok, tık yok.
Çıkmış yalaka TV Kanalı, son 30 yıldır yüzde birin altında yıllık enflasyonu bulunan ülkeleri sıralamış, bu ülkelerde enflasyonun yüzde 500, yüzde 600 arttığını iddia ediyor.
Hesaplıyorsun, yüzde 600’lük artışa rağmen bu ülkelerdeki yıllık enflasyon, bizdeki aylık enflasyon kadar bile değil.
Daha da ilgincini söyleyeyim, bütün Avrupa Ülkelerinin, yanına ABD ve diğer bazı ülkeleri de katın, bunların toplam yıllık enflasyonunu alt alta yazıp toplayın, Türkiye'den daha az.
Cumhurbaşkanı çıkıyor, enflasyonun düşme eğilimine geçtiğini belirterek, “2025 en parlak yılımız olacak” diyor ama çarşı-pazarın tablosu aksini ortaya koyuyor.
Emekliye yüzde 15, oturduğu evin kirasına yüzde 60 zam.
Sonra da "Asgari ücretliyi, emekliyi hiç bir zaman enflasyona ezdirmedik" mavalları.
Ülkede trafik sorunu ortadan kalktı, yakıt alamadığı için millet aracını parka çekti.
Hafta sonunu, uzun zamandır uğramadığım dostların bir bölümünü ziyaret ederek geçirdim.
Amacım, çarşının durumunu yerinde görmekti.
Lokantacı günlük çıkardığı yemeklerin miktarını yarıya düşürdü, yine de satamamaktan, elde kalmasından yakınıyor.
Orta halli manav ve marketlerde in-cin top oynuyor.
Kasap, buzdolabı vitrinine koyduğu etlerin günlerdir aynı durduğunu eksilmediğini söylüyor.
Koro halinde yeni gelen elektrik ve su faturalarını gösterip, yüksek sesle isyanlarını dile getiriyorlar.
Soğukta güvercinlerin bile ortaya çıkmadığı bir ortamda parklarda emekliler, çaresizlik içinde zaman tüketmeye çalışıyor.
Bırakın yabancı markalı Cafeleri, halis Karadeniz Ürünü çay satan çay ocaklarında bile kimse yok.
İki kişi bir araya geldiğinde, sohbete “Ne kadar geldi elektrik ya da su faturan” cümlesi ile başlıyorlar.
Sokakta, işyerinde sohbetlerin temel konusu hayat pahalılığı.
İşyerleri, hava kararmadan kapatılıyor, elektrik faturası korkusu ile.
Boşalan dükkan ve büroların yerinde ertesi gün emlakçı açılıyor. Millet varını yokunu satışa çıkardı adeta.
Eski Şehir Çöplüğünde pazar günleri kurulan Bit Pazarında iğne atsanız yere düşmez o kadar kalabalık.
Yani işin özeti, ülkece yerimizde sayıyor, geri geri gidiyoruz.
Bunun sonucu olacakları düşündüm dün gece.
Satış yapamayan bakkal, müşterinin önünden bile geçmediği kasap, satışı yüzde 30’a düşen fırıncı, siftah yapamayan nalbur, dükkanının önünden geçenleri başıyla izleyerek ‘Biri bari içeri girse’yle akşamı eden giyim mağazası sahibi sonunda ne yapacak?
Dükkanı kapatacak.
Al sana enflasyonu düşürmenin en kestirme yolu.
Piyasasında durgunluk olan bir ülkede enflasyon da olmaz.
Ondandır mezarlıklarda enflasyonun hep yüzde 0’da kalması.
Ama iktidar hala bölmeye, hala milleti sınıflandırmaya devam ediyor.
Son karar, belediyecilikte yarışamadığı CHP'li Belediyeleri silkelemek, bazı başarılı isimlerin yerine kayyum atamak.
Ama Allah var, muhtarlara sahip çıkıyor yönetenlerimiz.
Ara sıra sarayda ağırlıyor, onlar için Akademi bile açıyor.
Yahu tamam, muhtar insan da emekli insan değil mi?
Asgari ücretli yurttaş da, emekli yurttaş değil mi?
Emekliyi gözden çıkardınız anladık, ya aylardır iş aramaktan ayaklarına kara sular inen mühendisi, öğretmeni, sağlıkçıyı, lise mezununu nereye koyacaksınız.
Ben söyleyeyim, siz hala açık kalan işletmeleri elektrikle, doğalgazla, akaryakıt fiyatlarıyla çalışamaz hale getirdikçe güzel ülkemde istihdamı artıramaz, işsizliği körüklemeye devam edersiniz.
Yani sıkıntı sizin sandığınızın kat be kat ötesinde.
Yani ne Sezen Aksu’ya saldırarak, ne Selçuk Tepeli’yi hedef tahtasına koyarak, ne ‘İmralı’dakini, Edirne’dekine karşı kutsayarak, ne emekliye karşı muhtarları cepheye sürerek, ne batırdığınız ekonomi için ‘Biz düzeltiriz’ masalları anlatarak, ne ‘İlk seçimde de destan yazacağız’ palavraları sıkarak, ne Osmanlı Ocakları ile ne Milli Beka Hareketi gibi soytarılarla, vatandaşın, esnafın, işsizin, emeklinin, memurun, işçinin içine düşürüldüğü acınası tabloyu unutturamazsınız.
Siz Ankara, Siz İstanbul, siz Mersin, siz İzmir Belediyelerinin açtığı kent lokantalarında, emekliye, işsize, öğrenciye bir tas çorba vermesini bile kıskanacak kadar kibir bataklığındasınız.
Görmüyor musunuz, garip ülkem kıtlık sürecine gidiyor, hemi de koşar adım.
Görmüyor musunuz, mazlum milletim açlıkla sınanıyor, hemi de her saat, her dakika, her gün.
Görmüyor musunuz, ekmeği 50 kuruş ucuza alabilmek için emeklisi, işsizi, ev hanımı eksi 10 derecede kuyruklarda bekliyor her sabah.
Görmüyor musunuz, dükkanlar, işletmeler, fabrikalar kapanmamak için cepten yemeye devam ediyor.
Görmüyor musunuz, pırıl pırıl okumuş gençlerimiz vize kuyruklarında geçiriyor zamanlarını, Almana, İngiliz’e garsonluk yapabilmek için.
Görmüyor musunuz, düne kadar milletin ‘Hocam’ dediği doktorlar, kara cahiller tarafından sopayla, siz tarafınızdan da geçim derdi ile terbiye edilmeye çalışıyor.
Bu yolun sonu iflastır, kıtlıktır, Brezilya gibi, Arjantin gibi olmaktır, diyeceğim ama onları bile geçtik daha şimdiden.