Bu günkü iktidarın tam da yaptığı budur.

Her şeyi, “Gibi yapıyor!”

Mesela, her söyleminde ülkenin getirildiği üstün Demokratik Standartlardan bahsediyorlar.

Ama ülkede, Demokratik değerleri tek tek ortadan kaldırıyorlar.

Çıkıyor ve diyorlar ki, “Maşallah, ülkede ekonomi tıkırında. Market rafları tıka basa dolu. Üretim ve ihracatımız rekor üstüne rekor kırıyor. Avrupa ve ABD’de temel gıda maddeleri 6-7 kat artarken bizde küçük fiyat ayarlamaları ile üstesinden geldik bu işin. Merkez Bankamızda 100 milyar doların üzerinde nakdimiz mevcut. Bazı gıda tekelleri sun-i bir ortam yaratmak istiyor, onların da üstesinden geliyoruz, geleceğiz..”

Rakamlar geliyor önüne bakıyorsun, fiyatların 6-7 kat arttığı söylenen ülkelerde en yüksek enflasyon yüzde 6-7. Bizde TÜİK’e göre yüzde 65, ENAG’a göre yüzde 140. Merkez Bankası 50 Milyar Dolar ekside. Geçen yıl 35 lira olan 5 kiloluk ayçiçeği yağı 4,5 kiloya düşürüldü, fiyatı 195 lira. Akaryakıt, Gübre gibi temel ihtiyaç maddeleri bir yılda yüzde 150 ila yüzde 400 artmış, Yeşil fasulyenin kilosu 80 lira.

80 lira deyip geçmeyin, iktidar edenler işbaşı yaptıkları günlerde 80 liraya neredeyse 4 çeyrek altın alıyorduk. Hatta bunlar 200 TL’yi piyasaya sürdüklerinde bu parayla tamı tamına 133 dolar alabiliyorduk. Şimdi 13 dolar alıyoruz.

Asgari ücretli açlık sınırının altında, emekli açlık sınırının yarısından daha az, beyaz yakalılarımız ve mavi yakalılarımız da yoksulluk sınırının yarısı oranında maaş alıyor. Mühendisi, doktoru kapağı yurtdışına atmak için kuyrukta. Matematik öğretmeni, fizik ve kimya mezunları sokak sokak gezip atık kağıt topluyor. Güzel ülkemin mazlum milleti ev satıyor, elin arabı gelip 400 bin dolara genişçe bir ev, yanında da kendisi, 3 karısı ve 24 evladı için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı satın alıyor. Yani diyeceğim, imkanı olan vatandaş ülkeden göç ediyor, doları olan yabancılar da ülkeye akın ediyor.

Sağlıkta Devrim yapmışlardı ya hani.

İsteyen istediği hastaneye elini kolunu sallayarak gidecek, istediği doktora görünecek, tedavisini, ameliyatını olup doktorun yazdığı reçetedeki ilaçları da istediği eczaneden alacaktı.

Sağolsunlar, sayelerinde özel hastaneye hasta ziyaretine bile gitseniz fatura kesmeye başladılar. Yaptırdıkları devasa Şehir Hastanelerinin içinde doktor kalmadı. Bir çok hastalık için randevu almaya kalkışıyorsunuz, size rahatsızlığınızın türüne göre 3-6-9 ay sonrasına gün veriyorlar. Hadi doktora ulaştınız diyelim, yazdığı reçete için eczane eczane dolaşıyorsunuz, ilacı bulamıyorsunuz. Hem de en kritik hastalıkların ilaçlarını. Yani artık hastaneler AVM, hastalar müşteri haline geldi.

Haydi bir de eğitimin durumuna bakalım.

Köy okullarından başladılar, öğretmenin aydınlığını yok ettiler köylerden.

Sonra Yatılı Bölge Okulları vardı, hatırlarsanız.

Onları kapattılar, ücra köylerde eğitime aç çocukları, tarikatların kurduğu öğrenci evlerinde barınmaya mecbur ettiler. Karaman Vakası, bu öğrenci evlerinin dışarı sızmış somut halidir.

Yani eğitimi de kurumsallaştırıyor gibi yapıp içini boşalttılar.

Gibi yaptıkları sadece bu kadar mı?

Elbette değil.

Mesela ortada bir iktidar var, Bakanlar Kurulu var.

Bakan olarak atananlar, Bakanmış gibi yapıyorlar, ama söze, “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları ile” diye başlıyorlar.

Mesela milletvekillerimiz var ya hani.

Yakalarında rozet.

Onlar da haftanın 5 günü mecliste bir araya geliyor, boş oturmamak için 20 yıl önce imzalanan ve 1 yıllık süresi olan uluslar arası antlaşmaları 20 yıl sonra onaydan geçiriyorlar.

Eğer Saray’dan bir talimat geldi ise o düzenlemeyi ise gece yarısı geçiriveriyorlar.

Allah var, muhalefet vekillerimiz bir şeyler yapmaya çalışıyor, ama onların gündeme getirdikleri ise otomatik olarak faydasına, zararına bakılmaksızın iktidar ve destekçisi vekillerin oylarıyla reddediliyor.

Yani sevgili dostlar dışarıdan bakıldığı zaman, ülkede;

Demokrasi, var gibi.

Cumhuriyet, var gibi.

Adalet, var gibi,

Meclis, var gibi.

Eğitim, var gibi.

Sağlık, var gibi.

Anayasa, var gibi.

Ama hiç birisi kalmadı.