Asalet,
Zarafet,
Görgü,
Gusto,
Dürüstlük,
Ahlak,
Kültür,
Adap,
Edep,
Saygı,
İtibar,
Bunların tamamını mumla arar hale geldik..
Siyasette, hiç birinin izi bile kalmadı.
Ondandır, ‘Eyyy’ diye efelenmeler, Meclis çatısı altında boks maçı yapan vekiller, ya da ‘Gözlerinden öperim’ küçümsemesi..
Ondandır, siyasetçinin, bürokratın rüşvet alıp almadığı değil, ‘acaba kaç dolar aldı’ merakımız..
Ondandır, kasabın bıçağını yalarcasına, yönetenin dürüstlüğüne değil, başkalarına efelenmesine olan hayranlığımız..
Ondandır, en küçük eleştiriyi yapanı bile ‘hain’likle damgalama merakımız.
Ondandır, insan olmanın erdemlerinden olan demokratik değerleri ülkemize, toplumumuza lüks saymamız.
Ondandır, tepedekilerin görkemli hayatlarına, eleştirel değil hayranlıkla bakmamız.
Ondandır, Fetullah Gülen, Apo, Reza, Dilan, gibi insan müsveddeleri ile ilgili değer yargılarımızı bile, Reisin bakış açısına göre ayarlamamız.
Ondandır, karaya ak, aka kara deme kolaycılığımız.
Ondandır, Yüce Kitabımızın emirlerini bir kenara koyarak, Fetullah gibi dolar aşığı, Cübbeli gibi para taparları kendimize rehber seçmemiz.
Ondandır, sorgulama gibi bir değerimizi bile birilerine ihale etmemiz ve onun sorgulamalarından çıkan sonuçlara kayıtsız şartsız baş eğmemiz.
Yukarıdaki kavramlar siyasette kalmadı ama, Bürokraside de bu kavramlar hak getire.
Yargıda diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi'ne kafa tutan kararına bakın, anlarsınız.
Ya da Can Atalay ve Gezi Davasına, davalarına..
Kokuşmuş, çürümüş, çürütülmüş bir yapı ile karşı karşıyayız biliyor musunuz?
Sadece bir yılda Cumhurbaşkanına hakaretten 46 bin işlem yapıldı. 5 bin dava açıldı. 1080 mahkumiyet kararı verildi. 240 çocuk suçlandı.
Acı olanı, haklarında dava açılması gereken gürah ise görünmez ellerce korunuyor, kollanıyor.
Tepede yaratılan gerilim, ister istemez tabana yansıyor, söyleyecek söz, kullanılacak üslup ve kültürden yoksun insanlar, karşıya küfür ve hakaret ederek, yumruk atarak, silah göstererek sonuç almaya çalışıyor.
Ondandır, milletimizi bu gerilim hattından hemen uzaklaştırmamız, yeniden birbirimizi anlamayı öğretmemiz, öğrenmemizin zorunluluğu, gerekliliği.
Hiç düşündünüz mü?
Emniyet Teşkilatına yeni katılanlar için düzenlenen törende, ‘Cumhurbaşkanının can güvenliği için polislerin bellerindeki silahların şarjörlerinin alındığı başka bir ülke var mı?”
Hiç düşündünüz mü?
Her yıl 70 dolayında cezaevi inşa edilmesine rağmen, cezaevlerinin tıklım tıklım olduğu başka bir ülke var mı?
Hiç düşündünüz mü?
Her yıl her kentinde, birkaç tane icra dairesi açıldığı halde, dosya dağlarının eritilemediği başka bir ülke var mı?
Hiç düşündünüz mü?
Eğitim sistemi, yılda bir-iki kez değişen başka bir ülke var mı?
Hiç düşündünüz mü?
Resim, heykel, bale gibi sanatların suç haline getirildiği başka bir ülke var mı?
İşte bundandır, yukarıdaki değerlere hasret kalışımız.
İşte bundandır, bu hale gelişimiz.
Sizi bilmem, ama net olarak şunu görüyor ve haykırıyorum;
Bizi yönetenler, ülkemizi, milletimizi ilkel Asya-Afrika toplumlarının bir parçası haline getirmeye çalışıyor. O nedenle çağdaşlıktan, bilimden, teknolojiden, sanattan ürken, kaba kuvveti dayatan politikalar izliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bile milletvekillerinin birbirine hakaret ederek, yumruk atarak karşısındakini susturmaya çalışması, yani yaşanan ilkel görüntüler, iktidar politikasının bir sonucudur.