Son günlerde yaşananlara bakıyorum, bazı kurumlara iş gereği ziyarete gidiyorum, bazı tiplerle tanışma bahtsızlığına! uğruyor, bazı onurlu insanların, yaşananlara isyanına tanık oluyorum.
Yapmayın beyler, Allah Aşkına.
Vıcık vıcık yağ yakmalar, inanmadığınız halde kuklası olduğunuz kişi ve kurum yöneticilerini savunmak zorunda kalmanın ezikliğini yaşamalar, inanmadığınız halde, "Allah başımızdan eksik etmesin" riyakarlığı yüzünden okunanlar..
Ne uğruna, hiç düşündünüz mü?
Özgür beyin taşımak varken, neden kendinizi kumandalı hale getiriyorsunuz, neden yanlışa doğru gibi yaklaşmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi, neden?
Değer mi, iki kuruşluk çıkar için, virgül gibi eğilmeye.
El etek öpmeye, ikbali ve istikbali bir kişiye, bir siyasi yapıya endekslemeye.
Yüce yaradan bize akıl verdi, fikir verdi, hepsinden önemlisi de ahlak verdi.
Ahlak verirken, ahlakı kadının ve erkeğin cinselliği ile sınırlamadı.
İş ahlakı dedi, toplumsal ahlak dedi, beyinsel ahlak dedi, zihinsel ahlak dedi, ticari ahlak dedi, komşuluk ahlakı dedi, mesleki ahlak dedi.
Peki ahlaklı olmak insanın olmazsa olmazı ise, neden kişiliğinizi, erdeminizi, ahlakınızı, şahsiyetinizi birilerinin paspas yapmasına göz yumuyor izin veriyorsunuz.
İnanın, aramızda dolaşan bazı tipler vardır ki tanıyınca, tanımaz olaydım denilecek düzeyde.
Mesleki yetersizlik dip yapmış, gözler fıldır fıldır dönüyor, kişiliğini ipotek ederek elde ettiği makam ve mevkiyi korumak için her türlü aşağılık gösteriye hazır, takla atmak için kuklası olduğu gücün parmağını şıklatmasını bekleyen, ama kuklası olduğu güç başını başka yöne çevirdiğinde ise, insanlara tepeden bakarak egosunu tatmin etmeye çalışan öyle modeller dolaşıyor ki aramızda.
Daha onlara makam mevki kazandıran kuklası olduğu güç mutlak hakimken duruma, şimdiden kulu olacak kapı arayışına giren o kadar çok sayıda aşağılık insanla iç içe yaşıyoruz ki.
Düşünün bir kere, doğru olduğuna inandığınız bir konuyu dillendirmekte bile kendinizi frenliyorsunuz.
Ne uğruna, kuklası olduğu güç yanlış anlar korkusu uğruna.
Oysa dedik ya, yaradan bize beyin vermiş düşünün diye.
Yetmedi, dil ve lisan vermiş, düşündüklerinizi anlatın diye.
Sonra idrak yeteneği vermiş, kişilik kazanın, doğru yolu kendiniz keşfedin, kimsenin kulu, tebası olmayın diye.
Peki bu potansiyeli kullanmanıza ne engel oluyor.
Ha çalıştığınız kurumda memur olmuşsunuz, ha şef.
Eğer birilerinin ilgisini kazanıp şef olmayı tercih ediyor ve halkı, çevrenizi karşınıza alıyorsanız, yalanı doğru gibi söylüyorsanız, soytarılığın ila nihai sizi zirvede tutacağına kanaat getiriyorsanız, yanılıyorsunuz kardeşim.
Gün gelecek devran dönecek.
Kişiliksizliğiniz, zamanı geldiğinde sizi ebedi yalnızlığa mahkum edecektir.
Bu gün bazı insanlar, elinizdeki gücü kendisine karşı kullanıp olumsuz etkilenmemek için söylediklerinizin yapmacıklığı ve soysuzluğuna rağmen sizin karşınızda kafa sallıyorsa, bilin ki şerrinizden çekindiğindendir.
Ve biliyorum, tanımlamaya çalıştığım hepiniz, özgür düşünen, inandığını özgürce ifade ben gibilere, biz gibilere o kadar özeniyorsunuz ki.
Tavsiyem, yol yakınken durumunuzu bir kez daha gözden geçirin.
"Yeter" diyerek, kaybettiğiniz kendinize saygıyı yeniden kazanmak için bir başlangıç yapın.
Göreceksiniz, ağır hasar gören kişiliğiniz kısa zamanda kendini onaracak, kaybettiğiniz itibar ve saygı ağır ağır olması gerektiği noktaya gelecektir.
Ve unutmayın; Soytarıların ömrü, soytarısı oldukları adamın ömrü kadardır..