Albert Camus der ki;
"Dünyanın en eski mesleği kendini satmaktır. Kendini satma kavramını fahişelikle karıştırmak da, bir o kadar eski bir yanılgıdır"
Kendini satmak derken ne anlıyoruz.
Kişiliğini, beynini, kalbini, onurunu, haysiyetini satmak anlamında bakmak lazım olaya.
Yukarıda sıraladığım 5 unsurdan birini satan adam eksiktir, sakattır, tehlikelidir.
Kişiliğini satanlardan başlayalım;
Onlar, bir şeyler elde etmek adına, kılıktan kılığa girerler. Gücün karşısında çeneleri diz kapaklarına değecek kadar eğilirler, düğmeleri hep iliklidir. Yapmacık saygı gösterisi sergileyerek yaklaşırlar avlarına. Genelde de başarılı olurlar. Kişiliksizlerinin karşılığını alırlar. Onlar toplum içinde kişiliksiz kişilerdir. Ne acıdır, toplum bunları bilir, tanır ama "bana bulaşmasın" diye ses çıkarmaz. Bunların toplumda alıcısı da çoktur. Onlar da göremedikleri saygıyı satın aldıkları bu kişilikler sayesinde görürler, yapmacıkta olsa.
Beynini satmak;
Allah her kulunu bunlardan korusun. Çünkü yeteneklidirler. Kalemleri ya da çeneleri kuvvetlidir. Ama bu becerilerini kişilikleri için değil, beynini sattıkları kişi ya da kesimler için kullanırlar. Akı kara, karayı ak diye yuttururlar. Çünkü beyinlerini elinde bulunduran güç bunlardan ne isterse onu yapmaya mecburdurlar.
Kalbini satanlara bir bakalım isterseniz;
Onlarda insan sevgisi, acıma hissi yoktur. Genelde mahkemelerin çevresindeki çay ocaklarında yalancı şahitlik yapmak için beklerler. Ya da zora düşmüş, yakını için kan arayan birini sövüşlemenin peşindedirler. Şahadet ettikleri konu onları pek ilgilendirmez. Sonuçları da öyle. Yeri geldiğinde kendilerine en yakın olanı bile bozuk para gibi harcamaktan geri durmazlar. Onlar için, çamur ve iftira karşılığı alacakları önemlidir. Öylelerinden uzak durmazsanız, gün gelir size bile komplo kurarlar.
Onurunu satarak yaşayanlara gelelim;
Allah bunların gazabından herkesi korusun. Çünkü insanın yaşama amaçlarından biri olan onurları başkasında ipoteklidir. Toplum içine çıkamaz duruma getirirler kendilerini, bilerek veya bilmeyerek. Bazıları da yaptıkları mesleğin onurunu satıp sermayeye çevirir. O mesleğin bile lekelenmesine neden olur. Çük şükür bu tipler de toplumca kısa zamanda bilinir ve kendilerine ona göre yaklaşım gösterilir.
Ve haysiyetini satanlar;
Haysiyetsizlerin ar damarı, şah damarı olmaz. Onlar en bilinen yalanı bile doğru gibi pazarlamaya çalışırlar. Şah damarları alınmıştır onların. Ar damarları ise çatlaktır. Yuvarlana yuvarlana, döne döne Lov Taşı gibi olurlar. Köşeleri kalmaz, yusyuvarlak hale gelirler. Kursaklarında da yiv ve set kalmamıştır. Ne verirseniz yutkunmadan yutarlar. Yeter ki onlar için menfaat olsun, para olsun. Papaz elbisesi bile giyerler. İstavroz çıkardıkları kiliseden camiye koşup cemaatle namaza dururlar. Çünkü onursuzluk dünyanın en kötü özelliklerinden birini oluşturur.
Biliyorum, yukarıda sıraladığım tanımlamaları okurken, bir çok isim geçmiştir aklınızdan.
Kimi hangi kategoriye koyacağınızı bilemediniz.
Fahişe diye küçümseriz hayat kadınını. Oysa asıl fahişelik kişiliğini toptan satmaktır. Onur Fahişesi, Beyin Fahişesi, Kalp Fahişesi, Kişilik Fahişesi ve Haysiyet Fahişelerini ise görmezden geliriz.
Siz siz olun, yukarıda özetlediğim 5 unsura gözünüz gibi bakın.
Kişilik fukaralığı, hiç bir fukaralığa benzemez..
Kalpsizlik, insanın hayatını karanlık bir zindan haline getirir. Ama satmıştır bir kere kalbini, yeniden alamaz.
Onur fukaralığı hepsinden daha zavallı konuma düşürür insanı..
Haysiyetsizliği seçenlerle aynı dünyayı paylaşmak, aynı havayı teneffüs etmek bile istemez insan.
Hele beynini satan insanlar var ya, onlar toplumda en zor seçilenleridir. Uzun süre onları adam sayarsınız. Kolay kolay renk vermezler. Tanımak onları zaman ister.
O nedenle diyorum ki;
Aman ha aman;
Kalbinize, Beyninize, Kişiliğinize, Haysiyetinize ve Onurunuza sahip çıkın.
Bu beş değer, sizin yaşama amacınız olsun.
Onlara halel gelmesine izin vermeyin..