Yılın ilk gününde bir dostumla sohbet ediyoruz.
Kış aylarında bağ ve sayfiye evlerinin demir parmaklıklarının bile çalındığını, hırsızlığın artık sınır tanımadığını söylüyor.
Ben de Memlekette yapılan devasa hırsızlıklara dikkat çekerek "Bataklığı görmüyor, sivrisineklerin kanını emdiğinden yakınıyorsun" dedim.
Çok emin ve kesin konuşunca, acaba ben mİ yanlış düşünüyorum dedim.
Zira yaşananların hırsızlık olmadığını, belki yolsuzluk olarak tanımlanabileceğini belirtti ve 'Aynı şey değil ki' dedi.
Gece boyu, oturup kafa yordum, neyin yolsuzluk olduğu konusunda bir sıralama yaptım.
İşte çıkardığım sonuçlar;
- Yolsuzluk; Kamu malını, yöneten koltuğunda oturanların, kendi lüksleri, rahatları için kullanmasıdır.
- Yolsuzluk; Durumu malum ülkenin, durumu malum olması gereken yönetenlerinin Brunei Kralının hayat tarzına özenmeleri ve uçak filoları, araç filoları, koruma orduları ile gezmesidir.
- Yolsuzluk; Yönettiğin ülkenin, Milli Gelirinin yüzde 10'unu 100 aileye taksim etmektir.
-Yolsuzluk; Yapılacak bir işin fizibitesi bile yapılmadan yandaşa rastgele fiyata verilmesidir.
- Yolsuzluk; Doğa ve Yeşil katliamına seyirci kalmak veya bu katliama öncülük etmektir.
- Yolsuzluk; "Bu milletin a... koyacağız" sözleri her yerde yankılanırken, o milletin temsilcisi olduğunu unutup, öyle bir pisliğin elini sıkıp ödüllendirmektir.
- Yolsuzluk; Hukuğu emir kulu haline getirmektir.
- Yolsuzluk; Anayasal kurumların, olması gerektiği çalışmasına tahammül edememek ve o kurumları paralı asker konumuna getirmektir..
- Yolsuzluk; Ülkenin on yıllardır var olan dış politika çizgilerini ortadan kaldırarak, kişisel egoları dış politika malzemesi yapmaktır.
- Yolsuzluk; Başka bir ülkenin ayrılıkçılarına el altından lojistik destek sağlamaktır.
- Yolsuzluk; Ortaya saçılan para kasaları, ayakkabı kutularına rağmen bu tür şaibe bulaşmışlarla kol kola yürümeye devam etmektir.
Yolsuzluk; Resmi göreviniz bitmesine rağmen 45 hizmetli, 55 güvenlik görevlisi ve devletin 18 aracı ile, devletin köşkünde safa sürmektir.
Yolsuzluk; Ülkenin eğitim sistemini alt üst ederek, hiç bir şey bilmeyen diplomalılar oluşturmaktır.
Yolsuzluk; Dünyanın bildiği doğruları, yanlış bilgi kırıntıları ile ambalajlayıp topluma sunmaya çalışmaktır.
Yolsuzluk; Herkesin yöneticisi olduğunu unutup, hoşnutsuzlara aba altından sopa göstermektir.
Yolsuzluk; Parası olmayan ölsün anlayışı ile paralılara, para karşılığı tezkere dağıtmak, fakir çocuklarını ise cepheye sürmektir.
Yolsuzluk; Halkı gibi yaşamamaktır.
Yolsuzluk; Yırtık ayakkabı ile göreve gelip trilyoner yöneticiler listesine adını yazdırmaktır.
Yolsuzluk; Misak-ı Milli kavramını Oslo'da pazarlık masasına koymaktır.
Yolsuzluk; Analar ağlamasın ambalajına sararak, hakkında bir kaç kez ağırlaştırılmış müebbet cezası bulunan bir vatan hainini devletle aynı pazarlık masasına oturtmaktır.
Yolsuzluk; Devlet ihalelerini, "Sen-ben-bizim oğlan" anlayışıyla birilerine peşkeş çekmektir.
Yolsuzluk; Devlet düşmanlarının tükettiği ama bedelini ödemediği elektriğin parasını vatandaşın omuzlarına yüklemektir.
Yolsuzluk; 20 liraya satılması gereken benzini, dolaylı vergilerle 50 liraya, 1 paket sigarayı 55 liraya vatandaşa satmanın adıdır.
Yolsuzluk; Milletin aylarca hayallerini süsleyen başında Milli Kelimesi de bulunan Piyango İdaresinin yılbaşı büyük ikramiyesinin Dünyanın uyuşturucu merkezine çıktığının açıklanmasına bile sessiz kalmaktır.
Kısacası;
Yasalara, devlet geleneğine uymayan, vicdanınıza hesap veremediğiniz her uygulamanın adıdır yolsuzluk.
Ayrıca bir kaç suç tanımı daha vardır.
Bunlardan birincisi, kupon arsa peşinde koşmanın adı hırsızlıktır.
İkincisi, ihale karşılığı komisyon almak ise hem hırsızlık, hem de görevi suistimaldir.
Ülkenin sınırlarının bir bölümünü pazarlık masasına koymanın adı ise vatan hainliğidir.
Sadece o mu, ülkenin bir bölüm kentlerinin sokaklarına hendekler kazarak sözde bağımsızlık ilan etmenin adı da da vatan hainliğidir.
Meclis kürsüsünde, "Özerlik de dahil her konu serbestçe tartışılmalıdır" diyenle ortaklık etmenin hangi anlama geldiğinin takdirini de size bırakıyorum.
Btti mi hayır.
Masum, demokratik hakkını kullanmak için sokağa çıkanları çıktıklarına pişman etmenin adı ise despotizmdir.
İnceleyin dünya tarihini, bir çok ülkede yukarıdaki tanımlardan birine mutlaka uyan yönetici profili vardır.
Neyse ki; Çok şükür, bizde yukarıdaki tanımların içine koyabileceğimiz yönetici çıkmadı, çıkmaz da..
Sonra da aklıma Friedrich Schiller'in ünlü sözü geldi;
"Çanta çalmak bir suç, servet çalmak bir cüret, taht çalmak ise yücelik göstergesidir. Suç büyüdükçe kabahat küçülür."