Zor zanaattir gazetecilik.
Her dönem, getirisine, götürüsüne bakmadan ‘Yanlışa, yanlış’ demek gibi bir sorumluluğu omuzlamayı gerektirir.
O nedenle sevilmez, mesleğini evrensel doğrular çerçevesinde yapanlar.
Hatta arkalarından, “İyi adam ama çok dürüst pezevenk!” dendiği bile bilinir.
En samimi ve dost bildiğin bir toplum kesimi, temsilcilerinin hatasını dile getirdiğin için bir gecede selamı sabahı kesiverirler.
Oysa bilirler selamı sabahı kesenler de, senin yazdıkların doğrudur, ama liderini, önderini eleştirmişsin bir kere.
Millet İttifakı’nda yaşanan krizi hatırlıyorsunuz değil mi?
Sayın Meral Akşener’in masadan kalkması ile, bu milletin umutları karamsarlığa ve kabusa dönüşmüştü.
Zira, bu millet bu yapılanmadan çok şeyler bekliyordu.
Demokrasiyi getireceklerdi her şeyden önce.
Bozulan ülke dengelerini yeniden inşa edecek, denetlenebilir, hesap veren bir devlet yapılanmasını oluşturacaklardı.
Yazdık, uyardık.
Eğer masaya geri dönmeseydi Sayın Akşener, 14 Mayıs’ta partisi baraj sorunu bile yaşayabilirdi.
3 gün süren kriz sürecinde, biraz da sert uyarı yazıları yazdık.
Hatadan dönüldü, bu mazlum milletin karamsarlığının yerini yeniden umut aldı.
Baktı, Sayın Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı önüne gelen her kamuoyu yoklamasında önde çıkıyor, partinin ve ittifakın kapılarını açıverdi.
2001’de iktidarda bulunan ve ülkeyi büyük bir ekonomik krizin eşiğine getiren, hatta AKP’nin iktidara giden yolunun taşlarını döşeyen ANAP, DSP ve MHP şimdi Cumhur Şemsiyesi altında.
Daha da tehlikelisi, parti programında, ‘Şeyh Sait’in geride kalan yakınlarından özür dilenecek’ yazan, eline kan bulaştığı iddia edilen, Hizbullah bağlantılı HÜDAPAR da artık Cumhur İttifakında.
İki gündür MHP’den dostlarla sohbetlerimiz oluyor, konu ittifakın yeni üyesine geldiği zaman başları öne eğiliyor.
Zira bu partinin programında özerlikten tutun da, Türk kelimesini lügattan kazıyacak her şey var.
Her devrin siyasi döneği ünvanına sahip, Doğu Perinçek bile isyan etti, bu işbirliğine.
Meral Akşener masadan kalktığında, tabanında yarattığı dalgalanmayı hatırlatarak başlamıştım yazıya.
Eğer, Sayın Devlet Bahçeli Hüdapar ile varılan işbirliğine sessiz kalırsa, bırakın baraj sorunu yaşamayı, 2001’deki acınası noktadan daha aşağı iner partisinin oyları.
O nedenle, bu gün bu işbirliğine MHP Liderinin ne diyeceğini doğrusu çok merak ediyorum.
Bir de Muharrem İnce ve Sinan Ogan’ın adaylığı meselesi var.
Siyaset uzun bir yoldur, zamanlama sanatıdır.
Muharrem İnce, yine Cumhurbaşkanı adayı olarak yüzde 33 oy almayı umuyor.
Hayır Sayın İnce öyle değil.
Bu millet sana 5 yıl önce kredi verdi.
Ama sen seçim gecesi elinin tersiyle ittin.
O geceden bu yana bu millet seni çözmeye çalışıyor.
Hani hatırlıyor musun, ‘Saraya giden CHP’li kim?’ haberini.
Senin gittiğin söylenmişti.
Gittin mi, gitmedin mi bilmiyorum, ama adaylıkta ısrar eder ve Millet İttifakına gidecek 100 bin oya bile engel olursan, bilesin ki Saraya ve mevcut düzene hizmet etmiş olursun.
Gelelim Sinan Ogan’ın adaylığı meselesine.
Sayın Ogan, Sayın Özdağ, Türk Milliyetçileri, Alpaslan Türkeş çizgisinden saptığına inandıkları MHP’den bir süre önce koptu ve yeni yuvalarına yerleşti.
O Yuvanın tabelasında İyi Parti yazıyor.
Bu saatten sonra çıkacağınız yol, yapacağınız atak sadece ve sadece Cumhur İttifakı adayının ekmeğine yağ sürer.
Tamam, sergilediğiniz ödünsüz politikalarla milletin dikkatlerini çekmeyi başardınız.
Ama bu millet her seçimde kazanacak ata, ya da kazanma ihtimali olan adaya oynar, bunu unutmayın.