SAHİPSİZ GÜZEL ÜLKEM...

Çağdaş yönetim anlayışlarında, bir sorunu çözmek için önce sorun neyse bu belirlenir, çözümü için bir planlama yapılır, sonra da o sorunun üzerine gidilerek çözüme kavuşturulur.

Bu durum bir aile için de, bir kent için de, bir ülke için de aynı yöntem uygulanarak gerçekleşir.

Ekonomiden başlayalım;

Fiyatlar kontrolden çıktı. Halk artık en temel ihtiyaçlarını kısarak ayakta durmaya çalışıyor. Her hanenin olmazsa olmazlarına bile her ay yüzde 10, yüzde 20 zam geliyor ama haneye giren gelir aynı.

Her aile reisi başını kaldırıp, seçimlerde oy verdiği, iktidar ettiğinden bu soruna çözüm bekler, çözüm umar değil mi?

Peki oyuyla iktidar ettikleri ne yapıyor?

“Efendim fiyatlar arttı tamam da sıkıntı sadece bizde değil, Avrupa’da daha kötü tablo. Sabredin fiyatlardaki köpük inecek yakında her şey normale dönecek..” lakırdısı.

Bakıyorsun örnek gösterdikleri ve ‘bizden daha kötü dedikleri Avrupada enflasyon yüzde 7, bizde makyajlanmış rakamlarla bile yüzde 70..’

Günlük ekonomik tedbirlerle memleket idare edilmeye çalışılıyor. Bize örnek gösterdikleri Avrupa ülkeleri uluslar arası piyasalardan yüzde 1 ile borçlanıyor, aynı piyasalar bize geldiklerinde dolara yüzde 8 faiz uyguluyor. Her ay bir memleket büyüğü bir arap ülkesinin kapısını çalıp swap anlaşması yapıyor, ay öyle geçiriliyor. Üretim yok, planlama yok, gelecekle ilgili hiçbir hesap yok ve daha kötüsü ülkede ‘güven’ tamamen yok edildi.

Peki sorarım dostlar size, kendi milletinin ekonomik anlayışından umudu kestiği bir iktidar anlayışı ekonomik sıkıntıları çözebilir mi?

Mesela işsizlik sorunu.

Bir ülkenin, bir iktidarın mücadele etmekle yükümlü olması gereken en temel sıkıntı.

TÜİK her ay işsizlik rakamlarını açıklıyor, güzel ülkemde işsiz sayısı çalışan sayısı ile yarışırken, kurumların açtıkları temizlik elemanı sınavına mühendisi, mimarı, işsiz öğretmeni başvurup işe girmek için mücadele ederken, bu kurum her ay işsizlik oranını az biraz düşürüyor, biliyor musunuz?

Peki, iktidarın istihdam reçetesinde ne var dersiniz?

Bekçilik Teşkilatı, yeni cezaevlerine eleman, adliyelere zabıt katibi, işsiz partililere yılın bir bölümü Kamu Yararına Çalışma Düzenlemesi ile maaş vermek.

Ötesi var mı?

Çözüm bulur mu bu anlayış ile işsizlik meselesi?

Konut, emlak ve kira sorununu ele alalım mesela.

Türkiye’de temel gıdada fiyatlar en iyimser hesaplarla yüzde 120 arttı, ama konut fiyatları yüzde 600’ün üzerinde artış gösterdi.

Hiç düşündünüz mü, neden acaba diye?

Çünkü güzel ülkem iyi bir apartman dairesi ve yanında Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığının 500 bir Dolara pazarlandığı bir süreç yaşıyor.

Özellikle az gelişmiş ülkelerde ne kadar kara paracı, rantiyeci, tefeci kirli adam varsa geleceklerini 500 bin Dolara güzel ülkemde güvence altına alıyor.

Yetmezmiş gibi kayıtlı kayıtsız 9 milyon yabancı gelip ülkede yaşıyor ve bunlar da en iyimser hesaplarla 2 milyon evde kiracı olarak oturuyor.

Sorarım size, böylesi başıbozuk bir süreçte Emekli Hasan emmi emekli ikramiyesi ile ev sahibi olabilir mi, ya da işsiz Ayşe Teyze, kiralık ev bulabilir mi?

Sadece bu kadar mı?

Eğitimin ayarlarını bozdular, parası olanın çağdaş eğitim alabildiği, olmayanın çocuğunun tarikat ve cemaatlerin insafına terk edildiği bir eğitim anlayışı.

Sağlığın ayarlarını bozdular, ‘Eskiden sabahın beşinde muayene kuyruğuna giriliyordu’ diyenler, şimdi bazı hastalıklar konusunda 3 ,5,7 ay sonrasına muayene günü vermeye başladı.

Eskiden güzel ülkemde büyük şirketler, orta sınıf işletmeler, çalışanlar, emekliler gibi sınıflar vardı.

Bu iktidar bu sınıfları ikiye indirdi.

Çok zenginler ve çok fakirler diye sınıflandırdı.

Artık, 83 milyon yurttaş 1 milyon insanın gözünü doyurmaya çalışıyor, uygulanan ekonomik sistem sayesinde.

Daha da acı olanı nedir, biliyor musunuz?

Yaşının sıkıntıların bizden çok daha iyi farkında olan ama 5 ay daha fazla koltukta kalmak uğruna yaşananlara sessiz kalanların ölüm sessizliği.

Bu kadarla kalsa iyi, yaşanan sıkıntıları dillendirmeye çalışanlara karşı da akla hayale gelmedik yollara başvurarak sarayın gözdesi olma çabaları.

Parlamentodan başlayın, demokratik sivil kurumların seçilmiş ve atanmışlarından devam edin, üst düzey bürokrasiye kadar, bu ölüm sessizliğini yaşayanlardan bahsediyorum,

Asıl sorunu işte onlar teşkil ediyor ve bu güzel ülkenin herkesten önce bu ‘Tamam Efendimcilerden, Emredersin Efendimciler, Çok güzel düşündünüz Efendimcilerden’ kurtulması gerekiyor.