HESAP VAKTİ...

Bu mücadele yeni başlamadı.

Yüzyıllardır devam ediyor.

Bu mücadele, Orta Çağ Karanlığı ile Cumhuriyet Aydınlanmasının mücadelesidir.

Bu mücadele, fertlik bilincine erişenler ile kendini hala yönetenin kulu sananların mücadelesidir.

Bu mücadele, kardeşçe yaşamak isteyenler ile, ilkelliği hayat felsefesi haline getirenler arasındaki mücadeledir.

Bu mücadele, kitap ile kılıcın mücadelesidir.

Bu mücadele, emeğin ve alın terinin değerini bulması mücadelesidir.

Bu mücadele, cehalet ile bilimin mücadelesidir.

Bu mücadele, barış içinde yaşam arzusu ile kavgalı kalmanın mücadelesidir.

Bu mücadelede yer alan dürüstler, namuslular, dünyayı ve insanı düşünenler medenileştikçe, ilkeller, barbarlar, yobazlar hırçınlaşıyor, saldırılarını artırıyor, milletin dini duygularını dibine kadar istismar ediyorlar.

Zordur, bu mücadelenin insanlıktan, bilimden, çağdaşlıktan yana olanların yanında saf tutulması.

Sıkıntı demektir, haksız yere suçlanmak demektir.

Ama düzenin yanında olmak belli bir zaman lükstür, görkemdir, şatafattır, paradır, ihtişamdır.

Ta ki, karşı olanların, yana olanlara verecek bir şeyi kalmayana kadar.

İşte bu gün o gündür.

Karşı olanlar ile olması gerekenlerin soyulmuş soğana döndürüldüğü günlere geldik.

Artık yana olanlar da karşı olanların dediklerine kulak kabartır hale geldi.

Onlar da artık, milyonlarca insanın bir avuç azınlığın ihtişamlı yaşamına yıllardır hizmet ettiklerinin farkına vardı.

Yana olanların çocukları da, karşı olanın çocukları gibi işsiz.

Yana olanlar da, artık karşı olanlar gibi evine ekmek götüremeyecek kadar fakir.

Yana olanlar da, karşı olanlar gibi ‘ama’, ‘fakat’ demeye başladı.

İşte o nedenle;

1. Komaya soktuğunuz Demokratik Standartlarımızı tedavi etmek zorundasınız.

2. Üretim Ekonomisine geçmek zorundasınız.

3. Eğitim sistemini, hiç değilse bozduğunuz günün öncesine, hatta daha çağdaş metotlarla donatmak zorundasınız.

4. Cezaevi inşaatları için harcadığınız kaynakların hiç değilse yarısını kaliteli ve nitelikli eğitim kurumlarının oluşturmasına aktarmak zorundasınız.

5. Tarımsal ve Hayvansal Ürünlerin ithalatı için kullanılan kaynakları, yerli tarım ve hayvancılığın kalkındırılmasına yöneltmek zorundasınız.

6. Tasarruf ekonomisini hayata geçirmek zorundasınız.

7. Mesela Ahlat’a Cumhurbaşkanlığı Köşkü inşa etmek yerine, 2071 kişinin istihdam edileceği fabrikalar kurmak zorundasınız.

8. Beton ekonomisini terk etmek zorundasınız.

9. İnsana, doğaya saygı ilkesini harekete geçirmek zorundasınız.

10. Basın ve Kanaat Hürriyeti’ni yeniden en çağdaş düzeye getirip yalaka yapıdan kurtulmak zorundasınız.

11. Demokratik yapılanmaların seslerini kısmaktan vazgeçip, onların eleştirilerine kulak kabartmak ve olabilirlik düzeyini araştırmak zorundasınız.

12. Sınırlarımızı yol geçen hanı olmaktan kurtarmak, milletin sırtına yüklediğiniz Mülteci Kamburunu kesip atmak zorundasınız.

13. Dış Politikada hiç değilse fabrika ayarlarına dönmek zorundasınız.

14. Tek adam rejimi görüntüsünü silmek, demokratik parlamenter sistemi yeniden güçlendirmek zorundasınız.

Ekonomide kuraldır.

Yersiniz, içersiniz, gecenin sonunda garson elindeki hesap pusulası ile belirir.

İşte o hesabı ödemenin zamanı şimdi.

Siz cebinizde 5 kuruş yokken, yan masalara bile meyve tabakları, efuliler, Petrus’lar ısmarladınız.

Hesabı ödemeden şuradan şuraya gidemezsiniz.

Ödemem diyenlere yapılanı biliyorsunuzdur umarım.

Kirlettiğiniz kapları size yıkatırlar.

Ya da ikinci yol eşek sudan gelene kadar dayaktır.

Yani kırk katır mı-kırk satır mı, ona lokantacı karar verecek.

Yani Millet bir şekilde bu hesabı size ödetecek.

Siz 31 Mart’a son hamleyi yaptınız ve ‘Çorbada sinek vardı’ dediniz.

Haziran’da millet size sineği çorbaya sizin attığınızı gösterdi.

2023’te de yine mızıkçılık yapacaksınız biliyoruz.

Şimdiden yasaların ayarlarını bozarak bir seçim daha kazanacağınızı umuyorsunuz.

Ama bu millet kararlı, bu millet uyandı.

Yani Hesap vakti.

Öyle de ödenecek, böyle de ödenecek.