Ramazan ayının gelmesiyle vatandaşlar vakitlerinin büyük çoğunluğunu ibadet için camilerde geçirmeye başladı. Bütün ibadethanelerin kendine has özelliği vardır ancak 888 yıldır ayakta kalmayı başaran Cami-i Kebir’de (Ulu Camii) namaz kılmanın hazzı bir başkadır. Tarihi camide vakit namazlarında bile yer bulmak neredeyse imkansızdır. Özellikle sabah namazlarında Cami-i Kebir’de buluşan gruplar, iş saatine kadar sohbet edip birlikte kahvaltı yapıyor. Namaz sonrası camide kalan cemaat ise nafile ibadetlere ve kesintisiz Kur’an okumaya devam ediyor. 42 sütun üzerine inşa edilen caminin yıllara meydan okuyan çivisiz ahşap minberi de görülmeye değer.
CAMİ-İ KEBİR (ULU CAMİİ) TARİHÇESİ
Kayseri şehir merkezinde olup, Kapalıçarşı'nın yanında yer almaktadır. Ulu Cami olarak bilinmekle beraber değişik kaynaklarda Cami-i Kebir veya Sultan Cami olarak da anılmaktadır.
H.530/M.1135 tarihinde, Danişmendli hükümdarı Melik Mehmet Gazi tarafından yaptırılmıştır. Caminin kuzeye açılan kapısının yanındaki kitabe ise bir onarım kitabesidir. Melik Mehmet Gazi’nin yeğenlerinden olan Yağıbasanoğlu, Muzaffereddin Mahmud tarafından 1206 yılında onartılmıştır. Aynı şahsın kızı olan Atsuz Elti Hatun da Gülük Camii’ni aynı dönemde onartmıştır. Abidenin bu gün taşıdığı tek kitabe olan onarım kitabesi kuzey duvarın dış yüzüne, kapının yakınına konulmuştur. Onarım kitabesinde şu ifadeler yer almaktadır: "Bu cami, Kılıçaslan oğlu, büyük Sultan Keyhusrev devrinde- Allah onun yardımını yüceltsin- H.602/M.1206 yılında Yağıbasanoğlu, Muzaffereddin Mahmud tarafından onarılmıştır.”
Ulu Cami, 1716 yılında meydana gelen büyük depremden zarar görmüş, 5-6 yıl gibi bir süre harap halde kullanılmadan kaldıktan sonra 1723 yılında Matbah-ı Amire Emini (Saray mutfak sorumlusu) Kayserili Hacı Halil Efendi tarafından onartılmıştır. Bu onarımda minarenin yıkılan külah kısmı da yenilenmiş, çöken kubbesi ve minareleri de onartılmıştır.
Yaklaşık 30 x 50 metre bir tabana oturan cami dış görünüşüyle oldukça sadedir. Ulu caminin ebatları; uzunluğu 47,5 metre ve genişliği ise 27 metredir. Caminin iki kubbesi vardır. Biri mihrabın önünde, diğeri ortaya inşa edilmiştir. Dikdörtgen şeklinde dört penceresi olan mihrap kubbesinin cami ile beraber yapıldığı düşünülmektedir. Ancak orta kubbe büyük bir ihtimalle sonradan eklenmiştir. Caminin içinden üzeri açık doğrusal bir merdivenle taraçaya çıkılır. Buradan minarenin şerefesine kadar varan helezoni bir merdivenle çıkılır. Cami mimarisi ile minare mimarisi arasındaki farklar minarenin sonradan yapıldığını göstermekte ve sonradan inşa edildiği anlaşılmaktadır. Ancak minarenin ne zaman yapıldığına dair herhangi bir kitabe veya kayıt yoktur. Bununla beraber bu minare Kayseri’nin en eski minaresi olarak kabul edilmektedir. Taştan dört köşe kaidesi olan minare, şerefeye kadar tamamen tuğladan örülmüştür. Yüksekliği 47 metredir. Şerefenin altında çini üzerine nefis bir Kufi yazı ile yazılmış fakat henüz okunamamış bir ayet vardır.