BİLEREK VE İSTEYEREK...

Demokratik Kitle Örgütleri ile başladılar.

Hepsinin başına kendi adamlarını yerleşirdiler, yerleştiremediklerini ise tutma adamlarının önüne atıp yem ettiler.

Ondandır, giremedikleri Türkiye Barolar Birliği, Türk Tabipler Birliği gibi kurumların yönetenlerine yaptıkları eziyet.

Sonra sıra Üniversitelere geldi.

Her tarikata ve cemaate üniversite kurdurdular.

Bu merdivenaltı üniversiteler de bol keseden Prof.luk, Doç.luk ünvanları dağıttı.

Şimdi MS Hastalığı için ‘Allahın bir cezasından kaynaklanıyor bu hastalık’ diyen profosörlerimiz var artık.

Ben Cahilin ferasetine güveniyorum diyen YÖK Yöneticilerimiz.

MİT’i, Emniyet Teşkilatı’nı, Türk Silahlı Kuvvetlerini Fetullah Gülen Piçinin çiftliğine çevirdiler, ta ki 15 Temmuz’da kafaları dank edene kadar.

Fetö’den ders almadılar, tersine liselerimizi, orta okullarımızı, ana okullarımızı bu tarikatlar arasında üleştirdiler.

Bilim, fen, teknoloji gibi kavramları okullardan uzaklaştırıp, tarikat liderlerinin hayatını ders olarak okutmaya başladılar.

Fetö’den boşalan devlet kadrolarına, yüzündeki Fetö maskesini çıkarıp menzil maskesi takan, Süleymancı maskesi takan, İsmailağacı maskesi takan insanları yerleştirdiler.

Demokrasinin Mabedi Türkiye Büyük Millet Meclisinde tarikat kadrolu, Hizbullahçı milletvekillerimiz var artık.

Şimdi eğitimde, Atatürk’ün kapattığı tarikatların temsilcileri söz sahibi.

Tarım uluslararası gıda tröstlerinin ve ithalat lobilerinin cirit alanı haline geldi.

Sağlık, uluslararası sağlık tröstünün adamına emanetti yıllarca.

Ekonominin başında İngiltere’nin al-i menfaatleri için yemin etmiş bir İngiliz Vatandaşı var.

Memura ayrı, asgari ücretliye ayrı, emekliye ayrı ücret politikası uyguladılar ve bu kesimlerin bile birbirine düşmesini sağladılar.

Artık memur açlık sınırında, işçi açlık sınırının çok çok altında, emekli ise karın tokluğu bile etmeyen maaşlara talim eder hale geldi.

Oysa Anayasa, işçi, memur ve emeklinin maşlarının nasıl belirleneceğini hüküm altına aldı güzelim ülkede, ama her 6 ayda bir ‘Reis ne verecek’ diye bekliyor emekli.

Sanki reis kesesinden veriyor gibi.

Sınırlarımız yol geçen hanı dediğimizde kızmıştı bazıları bize.

Bunun sonucu bizdeki nitelikli adamlar ülkeyi terk etti ediyor.

Yerlerine ‘Ben doktorum’ diyen, ‘Ben mühendislik bitirdim’ diyen Suriyelileri, Afganları doldurdunuz hastanelerimize, kamu kurumlarına.

Yani, ‘Aç bırak itaat etsin, yoksul bırak biat etsin.’ aşamasını tamamladı iktidar ve yancısı.

Şimdi sırada üzerine yemin edilen Anayasa Metni var.

Bu metni korumakla yükümlü Anayasa Mahkemesi var.

Onun için de Yüksek Yargıyı birbirine düşürdüler.

Asliye Hukuk Mahkemeleri bile kafa tutuyor Anayasa Mahkemesine.

Zira masumun, mazlumun hakkını arayabildiği bir tek o kurum kaldı aşılamayan.

‘Anayasa Mahkemesi kararları kesin ve bağlayıcıdır’ hükmüne rağmen, Yüce divanın kararlarına direnen bir alt yargı yapılanması ile karşı karşıyayız.

Resmen, aleni olarak ‘Anayasayı İlga suçu’ işleniyor.

Biliyor musunuz, eskiden bu suçun cezası idamdı.

Anayasa Madde 146, "Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanununun tamamımı veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini iskata veya vazifesini yapmaktan men'e cebren teşebbüs edenler, idam cezasına mahkum olur". derdi.

Oysa artık bölücü terör örgütü başının nasıl tahliye edilebileceğini konuşuyor vekiller.

"Gelsin Apo Mecliste konuşsun" diyen en milliyetçi partinin liderinin yapmak istediğini yorumlamaya çalışıyor ülke, millet.

Gün ülkeye ve millete sahip çıkma günüdür.

Unutmayın, bundan sonra gelecek dayatmalardan biri hilafet, diğeri şeriattır.

Daha iki gün önce Konya'da açık açık inletmediler mi meydanı "Şeriat isteriz" diye.

Ama ne getirmek istedikleri şeriat, ne de hilafet Kur-an’daki gibi değildir.

Abdülhamid dönemine, Duyun-u Umumiye dönemine geri gitmek, ülkenin bağımsızlığının bile tartışmalı hale geleceği, getirileceği bir modeldir.

O halde, ülkeye sahip çıkma zamanıdır.

Haydin, bu yılı, bir yılınızı ülkenize sahip çıkmaya ayırın.

2025'in yitirdiklerimize sahip çıkma yılı olduğunu savunun alanlarda, meydanlarda.

Ülkenin ve Milletin Demokrasiye, Cumhuriyete sahip çıkma noktasındaki kararlılığınızı siz de haykırın.

Bunu yapmadığınız takdirde yakında, Demokrasiyi ve Cumhuriyeti savunanlar da hainlikle yaftalanıp içeri atılacaklar arasında yerini alacak gibi..

Ben uyarayım da...