2023 maalesef yine savaşların, afetlerin, yoksulluğun ve yoksunluğun yılı oldu.2023 Türkiye’de depremin, Ukrayna’da savaşın, Afrika’da darbelerin, Avrupa’da göçmen sorununun, Amerika ve Çin’de ekonomik krizin yılı oldu.Filistin için savaşın yılı oldu diyemiyorum, çünkü Filistinliler için 1948’den bu yana savaş devam ediyor.Öncelikle bir konuya açıklık getirmek gerekiyor, biz her ne kadar “İsrail-Gazze Savaşı” desek de bu açıkça bir devlet terörüdür.Çünkü ideolojik nedenlerle, örgütlü bir şekilde, düşmanı dehşete düşürecek faaliyetlerde bulunmaya TERÖR denir. Savaşın bir hukuku vardır. 7 Ekim’den bu yana “hukuk” Filistin coğrafyasına uğramamıştır.Savaş teröre, terör soykırıma dönmüştür. Size bunu rakamlarla açıklayayım:

·         20.000 insan şehit edildi, 54.000 yaralı var.

·         8.000 çocuk, 6.000 kadın öldürüldü.

·         103 gazeteci öldürüldü.

·         4.695 Filistinli gözaltına alındı.

·         55.000 konut tamamen yıkıldı.

Yabancı elini Türk işçisinin cebinden çekmiyor: Asgari ücrete bir öneri de S&P'den geldi Yabancı elini Türk işçisinin cebinden çekmiyor: Asgari ücrete bir öneri de S&P'den geldi

·         258.000 konut hasar gördü.

·         115 cami tamamen yıkıldı, 200 cami zarar gördü.

·         23 hastane, 53 sağlık merkezi yıkıldı.

·         92 okul tamamen, 285 eğitim kurumu kısmen yıkıldı.

·         355.000 kişi bulaşıcı hastalığa yakalandı.

Bunların sadece birer rakam olmadığını, birer anne, birer evlat, birer yuva olduğunu unutmayalım.İsrail soykırımı devam ederken geçtiğimiz haftalarda Biden, Netanyahu ile görüştü. Beyaz Saray'a göre Biden, ateşkes istemiyor.  ABD ve İsrail, Hamas'ın yeniden toparlanmasına ve silahlanmasına olanak sağlayacağı gerekçesiyle ateşkese karşıçıkıyor. Yani savaş devam edecek. Bu trajedi devam edecek. Az önce saydığım rakamlar artmaya devam edecek. Buna her Müslüman kendini hazırlasın!

Tam 93 gündür başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere her platformda, iktidara çağrı yapıyoruz “bir şeyler yapın” diye.Fakat iktidar bir miting, birkaç göstermelik etkinlik, birkaç toplantı, boykot çağrısı ve en etkileyecisi(!) TBMM’de Coca-Cola Company ürünlerini kaldırarak konuyu kapattı. Hatta üzerine düşeni yaptığını iddia ediyor.

Fakat rakamlar, datalar, gemi güzergahları hatta TÜİK bile bundan daha fazlasını söylüyor.Savaşın 40. Gününde, Kasım ayında bir gazetecinin Marinetraffickayıtlarından elde ettiği bilgilere göre o güne kadar 253 geminin gittiğini, ortalama günlük 7 gemi mal taşındığını tespit etti. İktidar yalanamadı.Türkiye Büyük Millet Meclisinde muhalefet grupları ittifak ile bunu araştıralım dedi, AK Parti ve MHP grupları reddetti.Hatay Milletvekilimiz Necmettin Çalışkan Bey, İskenderun Limanı’ndan kalkan gemilerin belirtilen rotasını sonradan değiştirilerek İsrail’e yanaştığını tespit etti.Videolar, resimler çıktı. İktidar ya yalanlamadı ya da trol ordusu ile gerçeği eğmeğe çalıştı.Fakat sonuç olarak tüm veriler, savaş boyunca Türkiye’nin İsrail ile ticari ilişkilerinin devam ettiği yönünde.TÜİK de bunu doğruluyor. İsrail’e ihracatımız Aralık 2023’te de devam etti.TÜİK’e göre İsrail ile ihracatımız 13. Sıraya yükseldi. Bu, Azerbaycan’a, İran’a ve Suudi Arabistan’a olan ihracatımızdan daha fazla demek. Bunu nasıl açıklayacağız?Bizler de Kayseri Büyükşehir belediyesinin önünden Cumhuriyet meydanına yürümek ile Filistin sorununu çözdüğümüz zannediyoruz!

Gazze’de yaşananların faturası, daha önce yaşananlardan çok daha büyük. Bu süreçte Türkiye’nin desteği çok önemliydi. Fakat olmadı.Ben size niçin olmadığını anlatayım. Malumunuz üç hafta önce, mecliste 2024 Bütçe Görüşmelerini tamamladık. Orada çok net bir tablo var.Bütçe açığı 2,7 trilyon. Bakınız milyar değil, trilyon! Tabiri caizse, Türkiye’nin, Sn. Erdoğan’ın İsrail’e gerçekten karşı duracak parası yok.Bu bütçe açığıyla Birleşmiş Milletlerde “Dünya 5’ten büyüktür.” cümlesi kullanılabilir, Davos’ta “oneminute” denilebilir ama İsrail'in aleyhine olacak hiçbir icraata imza atılamaz.

Bir de dış politikaya; 2023’ün ana gündemlerinde biri olan İsveç’in NATO üyeliği olayına bakalım.Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ile NATO’da hareketlilik başladı ve İsveç’in üyelik sürecini hızlandırdı.Malum o dönem İsveç terör yasasını kabul etmişti. Sn. Erdoğan Şubat 2023’te  “İsveç boşuna uğraşma, mukaddes kitabımın yakılmasına müsaade ettiğin müddetçe, evet demeyiz” dedi. Ayakta alkışlandı.23 Ekim 2023’te Aynı Sn. Erdoğan, İsveç’in NATO üyelik Protokolünü imzaladı.Aynı Sn. Erdoğan’ın, Dışişleri Bakan Yardımcısı; 26 Aralık 2023 tarihli Meclis Dışişleri Komisyonu toplantısında müttefikliğin öneminden bahsetti. Tutanaklarda bunu görebilirsiniz.

“İsveç'in NATO'ya katılımının Avrupa Atlantik Bölgesi’ni daha güvenli hâle getireceğini, ikili ilişkilerimizin müttefiklik bağı ve sorumlulukları temelinde daha da geliştirilmesine hizmet edeceğini, özellikle bizim için kritik önemde olan savunma sanayisi alanında iş birliğimizin gelişmesine katkı sağlayacağını değerlendiriyoruz.” dedi.

Maddem müttefiklik bağı önemliydi, savunma sanayii iş birliği önemliydi sonuçta da bunlara bağlanacaktı niçin Sn. Erdoğan bu konuşmaları yaptı?Biz nedenini biliyoruz! Seçmeni konsolide etmek! “Vay be reise bak” dedirtmek! Ama bakıyorsunuz Meclis Dışişleri Komisyonu toplantısında İsveç’in NATO üyeliğine Saadet Partisi hayır oyu verirken AK Parti ve MHP kabul oyu verdi.

Türkiye’nin gündemi de en az dış politika kadar yorucu ve karmaşık.Toplantımıza 2023 Z Raporu adını vermiştik. Biliyorsunuz 2023 Türkiye için önemli bir tarihti.Birincisi, Türkiye ilk yüzyılını tamamlıyordu.İkincisi 2011’den bu yana davulla zurnayla duyurulan 2023 hedefleri vardı.Madem 2023 Z Raporu diyoruz, gelin hep birlikte 2023 hedeflerinin gerçekleştirilme oranlarına bir göz atalım:

·         Dünya’nın ilk 10 ekonomisinde olacaktık, 17.’liğe düştük. Çünkü 16’ya kadar ilerlediğimiz olmuştu.

·         Kişi başına gelir hedefi 25 bin dolardı ancak 13 bin dolar olarak gerçekleşti.

·         Enflasyon için tek hane dendi, % 65 olarak gerçekleşti.

·         İşsizlik % 5 olacaktı, %8 olarak gerçekleşti.

·         Otoyol hedeflerinde gerçekleşme oranı % 26.69 oldu.

·         Hızlı Tren hedeflerinde gerçekleşme oranı % 14,87 oldu.Kayseri de bu konuda çok çekti.

·         Havaalanı yolcu kapasitesi hedeflerinde gerçekleşme oranı % 21,96 oldu.Göreceksiniz çok yakında, seçimlerden önce Kayseri Havalimanı Yeni Tesisi yine açılacak. Ama şimdiden söylüyorum bu rakamlar konuşulmayacak.

Diyeceksiniz ki “vekilim hiç iyi bir şey olmadı mı”? Oldu. 2023’e kadar İstanbul Karayolu Tüp Geçişi, Boğaza 3. Köprü, İstanbul-İzmir Otoyolu ve Körfez Geçişi, İstanbul-Çanakkale-Tekirdağ Otoyolları,Çanakkale Boğaz Geçişi tamamlanacaktı.Bunlar yapıldı! Fakatbu proje ve hedeflerin tamamı kamu-özel iş birliği ve Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle gerçekleştirildi.Fakat şu an ki ekonomik sıkıntıların sebepleri haline geldiler ve gelecek yılların bütçe planlarının kara deliği haline dönüşecekler. Çünkü hesap kitap ortada.

Biz bu iktidara yıllardır trilyonlarca bütçeyi emanet ediyoruz. 2011’den bu yana devasa bir rakam bu yatırımların gerçekleşmesi için verildi. Önümüzdeki gerçekleşme oranları % 26, % 14, % 52. Biz gerçekleşen % 26’lık bölüme odaklanamayız. Bizler kalan % 74’lük bölümü sormalıyız. İktidar bizi 12 yıldır oyalıyor. 2023 hedefleri tutmayınca 2028 hedefleri karşımıza çıktı.Şimdi 2023’ün Z Raporunu alıyoruz? Verdiğimiz ile aldığımız tutmuyor, kasada açık var, hedeflerimizin 1/4’ünü gerçekleştirmişiz. Biz bu Z raporu gördükten sonra “burada iyi bir yönetim var” diyebilir miyiz?

Bu gerçek ile yüzleşmek zorundayız! Türkiye ekonomisi yönetilmiyor, savruluyor! Gelin Enflasyon rakamlarına bakalım:TÜİK’e göre % 64,77; İTO’ya göre %74,88; ENAG’a göre % 127,21. Şimdi biz hangisine göre hareket edeceğiz? Veya şunu sorayım siz enflasyonu kaç hissediyorsunuz? Bazı veriler sunayım.

·         Gıda fiyatlarındaki yıllık artış % 100,2 oldu.

·         Et ve balık fiyatlarında bir yılda % 129,8 artış oldu.

·         Yağ fiyatlarında bir yıllık artış % 77

·         Meyvede bir yıllık artış % 104

·         Sebze fiyatlarında bir yıllık artış % 212,7

2023 yılında asgari ücret, 14 bin 431 tl olan açlık sınırının altındaydı. Son 40 ayda sadece 1 ay açlık sınırının üstüne çıkabildi. Davullarla zurnalarla zam yapıldı: Asgari ücret şu an açlık sınırının üstünde! Eh iktidar bir alkışı aldı.Merkez Bankası Başkanımız da diyor ki, “Mayıs ayında enflasyonda pik yaşamayı bekliyoruz enflasyon % 75 olacak” diyor. Yani yine, ücretlere yapılan bütün zamlar eriyecek.Türkiye’de enflasyon Cumhurbaşkanlığı sisteminden beri çok hızlı bir şekilde yükselme eğiliminde. Bir dönem “Türkiye Ekonomi Modeli” diye pazarlanan şey aslında bu eğilimi baskılamaktı. Fakat 2023 seçimlerinden sonra bu baskılama işini de kaldırdılar.

Sayın Nebati’nin ışıltılı modeli yerine, yeni bir ekonomi modeli ortaya koydular. Bu ekonomi modeline “zam yapanın, vergi verenin” modeli demek daha doğru olacaktır.Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Şimşek dönem dönem açıklar sizler de duymuşsunuzdur: “Vergiyi taban yaymak” der.Yani büyük şirketlere vergi muafiyetleri varken, vatandaşa daha fazla yük bindirilecek.2023’te toplanan vergi iki kat arttı:2022 ağustosta 271,9 milyar TL olan vergi gelirleri, bu 2023 ağustosta 543,2 milyar TL'ye yükseldi.Ötv gelirleri de katlandı: 2022 ağustosta 39,4 milyar TL toplam ÖTV geliri, 2023 ağustosta % 164’lük artışla 104,1 milyar TL’ye yükseldi.2024 ÖTV’lerini şimdi güzel güzel hissettiriyorlar.

Bir de Faiz belası var.Politika faizini 14 Mayıs seçimleri öncesinde % 8,5’a kadar indiren Merkez Bankası sadece 6 ayda faizi % 42,5’e kadar çıkardı.Türkiye, Aralık 2023 itibarıyla dünyada faizin en yüksek olduğu dördüncü ülke oldu.İlk beşte kim var:Zimbabwe % 130; Arjantin % 100; Venezuela % 56; Türkiye % 42,5; Gana % 30. Üzgünüm hayaller Avrupa, hayatlar ortada!Avrupa’daki oranlara yaklaşmamız ise mümkün bile değil:Türkiye% 42,5; Rusya % 16; Ukrayna % 15 – ki bu iki ülke savaş halinde;Macaristan           % 10,8; Belarus % 9,5; İzlanda% 9,3; Romanya% 6; Çekya% 6,8; Sırbistan % 6,5; Makedonya % 6,3.

Faizler yükseldikçe, yapılan projeksiyonlara göre 2024-2026 döneminde merkezi yönetim bütçesinden yapılacak toplam faiz ödemesi 5,4 trilyon lirayı bulacak.Yani bize “şöyle köprü yaptık, o dağı da deldik, böyle tank yaptık, şöyle iha uçurduk” denirken; Türkiye Cumhuriyeti küresel çetelerin ve finans baronlarının ceplerini dolduruyor.

Burada bir Milletvekili olarak bir gözlemimi paylaşmak istiyorum.Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hem iktidar partisinden hem de muhalefet partilerinden onlarca ekonomist, iktisatçı, akademisyen milletvekilimiz var. Hemen hepsinin konuşmalarını ve önerilerini dikkatle takip ediyorum. Hepsi çok kıymetli şeyler söylüyor. Konuşmaların içleri dolu dolu.Bu açıdan düşünüldüğünde, iktidarın ekonomi alanında “ne yapılması gerektiği” hakkında bir sorunu yok.Gözlemim şu: “iktidar” belli nedenlerden dolayı sürekli maslahat gözetiyor ve tabiri caizse “kendisine” lazım olan işi yapıyor.Söz gelimi enflasyonun nasıl düşürüleceğini biliyorlar, duyuyorlar ama bir nedenden dolayı uygulamıyorlar.Vergi düzenini değiştirmenin neye mâl olacağını biliyorlar, duyuyorlar ama bir nedenden dolayı uygulamıyorlar.O bir neden: 2017’den bu yana Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Problemli yönlerini örtmek!Bunun hem zaman hem de kaynak olarak maliyeti çok büyük!

Eğitim de Türkiye’nin önemli sorunlarından biri haline geldi.Bu cümlenin ardından hep bir tartışma başlıyor. Tabi hangi parametrelere baktığınıza bağlı. TÜİK rakamlarını incelediğimizde, ümit verici oranlar var.Kız çocuklarının eğitime katılımı, öğretmen, derslik vs. konusunda niceliksel olarak artış var. Bunu zaten bakanlık ve Sn. Bakan davul ve zurnalarla duyuruyor.Ben nitelik cihetinden konuya bakmak istiyorum. Malumunuz OECD ülkelerinde uygulanan PISA sınavları var. Herkes kendi dilinde sınava giriyor. Maalesef bu sınavlarda en alttayız.

Burada önemli olan başka bir istatistik var.Son yirmi yılın verilerini incelediğimizde Avusturya, Polonya, Danimarka, Çek Cumhuriyeti 2003 yılında OECD ortalamasının altındaymış.2022 yılı verilerini incelediğimizde bu ülkelerin tüm alanlarda OECD ortalamasının üzerine çıktıkları görülüyor.Estonya’yı ele alalım. 1,3 milyon nüfusu var. 37,2 milyar dolar da millî hasılası var. Estonya’nın PISA’daki sıralamasına bakıyorsunuz, 2006 yılında 3 alanda da 10’uncu ve 11'inci sırada fakat son beş yıldır bütün alanlarda ilk 3’te.Estonya’nın rakamlarından doğru orantı yaparsak -1,3 milyon- bizim onun 65 katı nüfusumuz var, ona göre bizim millî gelirimizin bugün 2,4 trilyon olması lazımdı ancak 1 trilyonu bulduk. Hani büyük ülke, küçük ülke kıyaslaması yapılıyor ya. ABD’yi biliyoruz Çin’ biliyoruz Rusya’yı biliyoruz. Bakın burada da küçük ülkenin performansı var.Yani arkadaşlar “Küçük ülke”, “büyük ülke” diye bir şey yok; iyi yönetim var, iyi yönetmek var, iyi kadroların ülkeyi yönetmesi var; onu yapmadıktan sonra zaten doğru sonuç almak mümkün değil.Yani okuduğunu anlama gibi niteliksel bir artışta bu beklentilerimiz 2 yıllık bir hükümet için fazla olabilir ama biz 20 yıllık kesintisiz bir iktidardan bahsediyoruz.

Hani 2023 Z Raporu diyoruz ya, PISA’yı geçtik, 2023 Üniversite sınavlarının istatistiklerine bakalım.Doğru yanıt ortalaması şöyle:Türkçe’de 40 soruda 20 doğru, Temel matematikte 40 soruda 8 doğru, Fen Bilimlerinde 20 soruda 3,5 doğru, Sosyal bilimlerde 20 soruda 8 doğru. Anadili Türkçe olan gençlerimiz temel Türkçe bilgisine ancak yarı yarıya sahipler. Okuduğunu anlama düzeyinden bahsediyoruz. İktidar her gün bilimden, teknolojiden, şöyle arabadan böyle uçaktan bahsediyor ama matematikte 40 soruda 8 doğru, Fen Bilimlerinde 20 soruda 3,5 doğru yapılıyor.

Daha üzücü olanı bu sene sınava ilk defa girecek öğrencilerin doğum tarihleri 2006-2007. Yani o meşhur AK Parti iktidarı başladıktan 3-4 yıl sonrasına tekabül ediyor.İktidarın beceriksizliğinin faturası gençlere ödetilmemeli! Faturanın esas sahibi iktidardır. Çünkü her sefer “istikrar” diyen arkadaşlar; 20 yıllık dönemde 8 Milli Eğitim Bakanı değiştirdi. Yani ortalama 2,5 yıl. Milli Eğitim’de işte böyle bir “istikrar” uygun görüldü. Sonuç ise ortada. Suç gençlerimizin değil, İktidarındır.

Gençlerimiz derken, o konuya da kısaca değinmemiz gerekiyor. Neden? Birincisi: ister inanarak ister slogan olarak söyleyin onlar geleceğimiz. Bu gerçekle yüzleşmek lazım.İkincisi: TÜİK’e göre Türkiye nüfusunun %15,2'sini genç nüfus oluşturuyor.Fakat TÜİK çok önemli bir başka veri daha veriyor. TÜİK’e göre 18-24 yaş arası gençlerin sadece % 47,9’u mutlu.Burada Türkiye’de gençlerin yarısı mutlu denebilir.Fakat esas üzerine konuşulması gereken yer “bu %52,1’i niçin mutsuz veya ona yakın”dır.Bu gençler niçin mutsuz ben 2023 Z Raporundan birkaç neden sıralayayım:

·         Bekar bir çalışan gencin bakın, -evli demiyorum- aylık yaşama maliyeti Aralık’ta 2023’te aylık 18 bin 796 tl idi. Bu arada açlık sınırı 14 bin, asgari ücret 11 tl idi. Bu çalışanın hali. Bir de çalışmayanlar var.

·         2023’te 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı % 16,7 oldu.

·         Türkiye’de bir “ev genci” meselesi var. Ne eğitimde ne istihdamdalar. Ve gençlerin %24,2’si bu grup içerisinde. Bunu siz kendi akrabalarınızdan biliyorsunuz.

·         Türkiye’de bir mülakat meselesi var. Tüm gençler buna karşı, bunu destekleyen tek kişi Sayın Milli Eğitim Bakanı!

·         2023’te Türkiye’de üniversite öğrencileri de ciddi bir yoksulluk içerisindeydi. Burada bir veri ile nasıl gençlerle alay edildiğini paylaşmak istiyorum. Deniyor ki: “Lisans öğrencileri için 2 bin TL, yüksek lisans öğrencileri için 4 bin TL, doktora öğrencileri için de 6 bin TL olarak burs ve kredi miktarlarımızı güncelledik.” Deniyor. Devasa bir artıştan bahsediliyor.Peki 2002’de bu durum nasıldı?2002 yılında lisans öğrencileri için burs miktarı, 45 tl idi. Çeyrek altın ne kadardı biliyor musunuz? 20 tl idi.Yani bir öğrencinin aylık bursu iki çeyrek altın ediyordu.2023’te iktidarın ifadesine göre çok çok artırılmış 2 bin tl burs ile kaç çeyrek alınabiliyor?Hiç çeyrek alınamıyor.Burslar, tıpkı gençlerimizin hayalleri gibi, enflasyon karşısında buhar olup gidiyor.

Bu düzenden bir gencin mutlu olabilmesi, geleceği görebilmesi ve potansiyellerini görebilmesi mümkün değildir. Bugün, rahat rahat “giderlerse gitsinler” demek geleceği ipotek altına almak demektir.

Sadece ekonomi, eğitim, gençlik konularında değil. Türkiye’de hemen hemen her konuda kesif bir yoksulluk ya da yoksunluk yaşıyoruz.Dünya Adalet Projesi kapsamında yayınlanan 2023 Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nin “Genel Hukukun Üstünlüğü” alanında 142 ülke içerisinde 117. Sırada.

·         Hükümet Yetkileri Üzerindeki Sınırlamalar 137. sırada

·         Temel Haklar: 142 ülke arasında 133 sırada.

·         Sivil Adalet: 142 ülke arasında 119. sırada.

·         Ceza Adaleti: 142 ülke arasında 107. sırada.

2023’te küresel suç endeksinde ilk 15’teydik.Bu arada Türkiye Avrupa’da organize suç endeksinin en yüksek olduğu ülke oldu.2023’te her 100 Kişiden 54’ü psikolojik sorun yaşadı.Bu oranla Mısır’dan sonra dünyada ikinci sıradayız.Psikolojik stresin vücutta fiziksel belirtilere dönüşmesinde ise toplumun    % 37’si ile dünyada ilk sıradayız. 2023'te yurtdışına gitmek için iyi hal belgesi alan doktor sayısı 2 bin 541 oldu. Bu sayı 2022'nin tamamında bile 2 bin 154'tü.2023’te ikamet izni bulunan yabancı uyruklu sayısı 725 bin 989 oldu. Bunların sadece 137 bin 838’i öğrenci.

2023 Z Raporu maalesef hiç iç açıcı değil. Daha çok rakam verilebilir. Fakat bunlar da diğerlerinin altına aynı şekilde yazılır.İktidar tarafı ise sadece mega projeleri ve küçük de olsa büyüme rakamlarına odaklanıyor. Mega projeler insanımıza dokunmuyor. Ama mutfaktaki enflasyon insanımıza dokunuyor, evladının evde işsiz oturması dokunuyor, çocuğuna yeni bir ayakkabı alamamak dokunuyor, bitmeyen davaları dokunuyor, asayişin bozulması dokunuyor, göçmen politikası dokunuyor.Burada bir paradigma değişimi lazım. İktidar, muhalefeti dinlesin demiyorum! İktidar yeri gelince ne yapılması gerektiğin, hesabı kitabı iyi biliyor. Bunu hakikaten millet için, vatandaş için kullansın şu yukarıda saydığımız meseleleri çözsün istiyoruz. 

Biz bu konuda başta mecliste olmak üzere, her platformda gücümüzün yettiğince bu sorunları dile getiriyoruz. Bizim mecliste araştıralım diye verdiğimiz önergelerin hepsi -bakın hemen hepsi demiyorum, önergelerimizin tamamı AK PARTİ VE MHP tarafından reddedildi. Bazılarını ifade etmek istiyorum:

·         Kamudaki Mülakat meselesini konuşalım dedik, reddettiler.

·         Şu teslim edilemeyen TOKİ konusunu konuşalım, çok mağdur var dedik, reddettiler.

·         10 Ekim günü, savaşın 3. Günü Filistin’i konuşalım dedik, “burası STK değil” dediler reddettiler.

·         Uyuşturucu ile mücadele meselesini konuşalım dedik, reddettiler.

·         Gençlerin sorunları üzerine defalarca önerge verdik, reddettiler.

·         Doğu Türkistan’ı konuşalım dedik, reddettiler.

·         Deprem konuşalım dedik, reddettiler.

·         Engelli Vatandaşlarımızın sorunlarını konuşalım dedik, reddettiler.

Listeyi böyle uzatabiliriz. Biz milletimizin sorunu olan ne varsa konuşalım, çözüm arayalım diyoruz; ama Cumhur İttifakı adı altında AK Parti ve MHP el birliği ile bizden gelen her şeyi reddediyor.Toplumun pek çok kesimini ve sıkıntısını dile getiren onlarca soru önergesi verdik, onlarca basın toplantısı yaptık. Yapmaya da devam ediyoruz.

Maalesef Türkiye’de yaşanan bu menfi olayların hepsi, bir boyutta güzel Kayseri’mizi de etkiliyor. Ben burada “Kayseri’nin sorunları” dediğimde hepimizin kafasında çok başka şeyler canlanıyor. Gerçekten Kayseri’mizin çok sorunu var. Burada önemli olan şey şu farkında mısınız bilmiyorum? Dile getirilmese bile “sorun” deyince zihnimizde devasa bir liste oluşuyor. Dolayısıyla önce şunu söylemek istiyorum: Biz kayserinin sorunları deyince aklınıza gelip, dilinize gelen gelmeyen ne varsa çok farkındayız. Biliyoruz ve üzerine çalışıyoruz. Üzerimizde milletimizin bir emaneti var. Bunun sorumluluğu ile hareket etme gayretindeyiz. Fakat gördük ki, iktidar üzerindeki emanetin sorumluluğunu almayı bırakın, alanın da önüne engel koyuyor.

Bir Kayseri Milletvekili olarak Kayseri özelinde bize en çok sorulan şey ne biliyor musunuz? Kayseri Hızlı Treni! Sırf bundan dolayı Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının bütçe görüşmelerine bizzat gittim. Orada yaptığım konuşma esnasında Sn. Bakan’ın gözlerinin içine bakarak sordum “Kayseri’ye hızlı tren ne zaman gelecek? Bu milleti niçin oyalıyorsunuz?”. Sn. Bakan birkaç hafta sonra tek cümle ile döndü. “2028’de” diye. 2015’i duyduk, 2018’i duyduk, 2026’yı duyduk, 2027’yi duyduk. Şimdi Sn. Bakan 2028 diyor. Peki niçin 2028? Ben cevabı biliyorum, sizler de biliyorsunuz. Burada hepimiz Kayseriliyiz. Bunu ifade etmek de bana emanet edilen şeyin sorumluluğudur. Arkadaşlar üzgünüm, hızlı tren konusunda iktidarın ciddiyeti budur.

Hızlı tren, artık hizmet olmaktan öte bir şehir efsanesine döndü. Sadece hızlı tren de değil, Kayseri’de ulaşım da başlı başına bir sorun.TÜİK verilerine göre Kayseri 68 ilden göç almakta. Turizm ve özellikle yaz aylarında gurbetçi vatandaşlarımızın da gelişiyle Kayseri trafiği çekilmez hale geliyor.Ona rağmen Kayseri’de hala “Metro” diye bir gündem yok! Tramvay var, varlığı bir dert yokluğu yara!2009 yılında kurulan mantık aynen devam ediyor ve 14 yıldır yeni bir yöntem üzerinde çalışılmıyor maalesef.Hızı, trafiği engellemesi, durak arası mesafeleri hep tartışma konusu. Bu mevcut şikayetlerin ortadan kalkması için henüz bir şey yapılmadı.Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı “2050 yılında ancak metro için gerekli yolcu sayısına ulaşıyoruz” demişti. Bugün nüfusu Kayseri’den az olan şehirlere birer birer metro projeleri başlıyor. Ama biz Kayseri’de metroyu konuşamıyoruz bile.Trafik sorununu ışıkla çözemezsiniz. Trafik ışığı zorunlu hallerde kullanılması gereken palyatif bir tedbirden ibarettir.Bugün İldem’e, Talas’a, Erkilet’e, Altınoluk-Hacılar istikametine ve İncesu yönüne giden vatandaşlarımız trafik ışıklarından dolayı illallah demektedir.

Hadi ışık işini çözmek için alt geçit-üst geçit yapılacak diyelim. Hemen sormak lazım 2019’dan beri kaç tane yapıldı?Hadi yapılmadı? En azından kaç tanesinin projesi hazır ve ihale aşamasında? Maalesef bu sorulara da tatmin edici cevaplar alamıyoruz.Ne hikmetse seçime aylar kala bir “Ulaşım Zirvesi” yapıldığını gördük. Müjdesini 2020 Mart’ında verdiğiniz Fuzuli caddesini Yakut Mahallesine bağlayacak bir alt geçiti yapmak için dört yıl biraz uzun bir süre değil mi? Yeni proje ortaya konmadığı gibi kamuoyuna yansıyan projelerin de akıbeti belirsiz. Yatırımdan yatırıma koşuyoruz derken kastedilen nedir biz gerçekten merak ediyoruz.

Söz verilenler daha duruyorken: Kartal Kavşağına, Yeni Sanayi-DSİ Kavşağına, Gesi Kavşağına ve daha birçok noktaya yapılması gereken alt geçitlere, battı-çıktılara ne zaman gelecek?Alparslan Tramvay durağında olduğu gibi vatandaşların can güvenliği tehlikeye atılan noktalara yaya üst geçidi yapılmasına ne zaman sıra gelecek?

Belediye otobüsü ile yolculuk yapan vatandaşın sıkıntısını kim kulak verecek?Kayseri’de Türk Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi tarafından 151 mahallede gerçekleştirilen ankete göre vatandaşlarımız şehir içi toplu taşımadan genel olarak memnun değil.Araçların klimasız oluşu, bilet fiyatlarının pahalılığı, hijyeninin yetersiz oluşu, şoförlerin yolculara karşı uslüp ve davranışları, ücretsiz aktarma süresinin kısalığı, araçların engelli ve yaşlı kullanımına uygun olmayışı gibi pek çok konuda vatandaşlarımız memnuniyetsizliklerini dile getirmektedirler.Uluslararası ulaşım standartlarına göre bir duraktan en fazla 10 otobüs hattı geçmesi gerekirken, 3 numaralı “Meydan Park Önü” durağından tam 72 otobüs hattı geçmektedir. Bu şehir merkezinde korkunç bir trafiğe neden olmaktadır.Tüm dünyanın toplu taşımaya yöneldiği ve özendirdiği bir dönemde siz toplu taşıma imkanlarında iyileştirmeye gitmezseniz, vatandaşlarımızın trafik çilesi artarak devam edecektir.

Hemşehrilemizin belini büken bir başka olay Kayseri’deki su faturaları. Elde edilen verilere göre KASKİ Ocak 2023 ile Eylül 2023 ayında ayı arasında Atıksu Bedeli kaleminde;1. Kademede: %85’lik; 2. Kademede: %100,7’lik bir artış yapmıştır.Elde edilen verilere göre KASKİ 2023 yılı Eylül ayında aynı yılın Ocak ayına göre Su Bedeli kaleminde: 1. Kademede: %99,7’lik; 2. Kademede: %114,86’lik bir artış yapmıştır.Bu artışların enflasyon oranı artışları ile de bir ilgisi olmadığı görülmekte. Yani KASKİ hizmet giderlerini vatandaşın sırtına yüklüyor. Bu güzel şehir böyle mi yönetilecek?

Uzun vadeli olduğu için belki çok dikkate alınmıyor ama Kayseri deprem bölgesi ve çok ciddi bir sorunlu yapı stoku var.Biz şu an hasarlı binaların tespit süreci ve bunlarla ilgili eylem planı henüz bilinmezken, bir yandan da Ecemiş, Sarız, Erkilet fayının hareketliliği tartışılmakta.Yapılan araştırmaları dikkatle inceliyorum hepsi diyor ki, büyük bir depremde Kayseri kent merkezinin bilhassa ova içerisinde kalan kesimlerinde sıvılaşma tehdidinde bahsediyor. Hatırlayacaksınız, 6 Şubat depreminin yıkıcı olmasındaki en önemli etmenlerdendi.Kayseri’nin yeni “fay haritası”nı, hasarlı bina tespit raporlarının durumunu, afet durumunda ulaşım yollarının kullanılabilirliği hakkında da Kayserili Bakanımız Sn. Özhaseki’ye sorularımı yönelttim. Bu şehrin bir vekili olarak henüz cevap alamadık.Deprem bizim ana gündem maddelerimizden. Kayseri’de sorunlu yapı stokunun dönüşümü noktasında ciddi şüphelerimiz var.

Bütün bunlar yaşanırken geçen hafta Kayseri Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü bir ihale açtı. Kayseri’de bulunan yurtların hasar tespiti ve mümkünse dönüşümü üzerine. İsteyen EKAP’tan bunu kontrol edebilir.İnsanın aklına şu soru geliyor, “asrın felaketi dediğiniz bir depremden ancak 10 ay sonra mı yurtlarda bunu ihalesini yapmak aklınıza geldi?”Dahası şimdi bu yurtlardaki durum nedir? Eğer ağır bir hasar varsa bu yurtların tahliye edilmesi gerekmez mi?Sorularımıza cevap alamıyoruz ama en azından buradan uyarmak bizim vazifemiz, olası bir afette, bu yavaşlığınızın bedelini hiçbiriniz ödeyemezsiniz!Kayseri’miz de Türkiye’de yaşanan sorunlar ile bağlantılı olarak enflasyonda, gıda zammında, kira zamlarından aynı şekilde etkilenmektedir. Bugün Kayseri’de hangi pazarcıya selam verseniz ah vah işitirsiniz. Yine meydanda hiçbir parti ayrımı gözetmeksizin herkes pahalılıktan şikayetçi olacaktır. Bunlar Türkiye’nin içinde bulunduğu durumlar ile ilgili.

Ben birkaç spesifik örnek vermek istiyorum.Mesela İhracat. Malumunuz Kayseri’miz bir ticaret şehri. Fakat Türkiye’nin içerisinde bulunduğu durum, şehrimizi de etkilemekte.2022 yılında 274 milyar tl gerçekleşmişken; 2023 yılında 248 milyar tl olarak gerçekleşti.Yani maalesef %9’luk bir gerileme söz konusu. Türkiye’de bu % 2,15 gerileme var. Kayseri bu konuda çok etkilenmiş bir şehir.

Az önce eğitim konusunda nicelik ve nitelikten bahsettim. Bir endeksten bahsetmek istiyorum. Muhtemel Eğitim Süresi endeksi. Dünya ortalaması 12,6 yıl.Türkiye ortalaması 18,2; Kayseri ortalaması 18,3 olarak gerçekleşti.Yani Kayseri özelinde düşünürsek burada ciddi bir eğitim süresi krizi var. Eğitimde uzun süre bulunan bu evlatlarımız, burada maalesef gerekli nitelikleri de elde edemiyor.Şimdi biz Kayseri’de bu sorunun çözümü için ne yaptık? Neleri konuştuk?

Daha üzücü bir istatistik vermek istiyorum, Kayseri’de 2009 ile 2022 arasında kaba intihar oranları % 44,33 oranında artış göstermiş.Kayseri için daha önemlisi şu 2022’de kaba intihar hızı Türkiye’de binde 4,88 iken Kayseri’de bu rakam 6,75. Kayserimizin esas gündemi işte budur.Yani tabi böyle moralimizi bozan rakamları veriyoruz ama bunlar Kayseri’nin toplumsal hakikatleri. Bakınız 2022’de Kayseri boşanmalarda 12. sırada. Şimdi bunun için neler yapacağımızı konuşmamız gerekiyor.

Önümüzde şöyle bir tablo var, hem yatırım konusunda hem de toplumsal konularda adeta bir krizin pençesinde bulunan bir Kayseri söz konusu.Öncelikle, şu bir takım toz pembe rakamlardan bir sıyrılalım, Kayseri’nin gerçeklerini konuşalım. Şehrimizin yatırım, yönetim ve desteğe ihtiyacı. Bununla yüzleşirsek, çözüme yaklaşabiliriz.Saadet Partimizin hedefi budur. Bu karanlık tabloyu değiştireceğiz. Bu umutsuzluk ikliminden, yeni ümit iklimine milletimizi taşıyacağız. Tüm çalışmalarımız buna dönüktür.İlk hedefimiz 83 gün sonra gerçekleştirilecek olan Yerel Seçimlerdir.

Sözlerime son verirken yerel seçimler hakkında da birkaç şey söylemek istiyorum.Bizim Saadet Partisi olarak ilkelerimiz bulunmakta. Bu ilkelerin başında ise“Milletimizin Saadet ve Selameti için” çalışmak vardır. Bunun için gerekirse kendi partimizin logosu altında çalışırız, gerekirse -milletimizin sorunlarını çözebileceksek- bölgesel ittifaklara da kapımız her zaman açık olur.

Konuşmamın başından beri birçok rakam verdim. Tablo ortada. Böyle bir karamsar toplanın ortaya çıkmasının en temel nedenlerinden biri Sn. Erdoğan’ın da dediği gibi AK Kadroların “metal yorgunluğu”.Hem madden hem de manen yorgun, bu kadrolar artık yıprandı. Kayseri’yi ele alalım. Çeyrek asrı aşkın bir süredir, Kayseri aynı isimler tarafından yönetiliyor. Dolayısıyla buradan yenilik, inovasyon ve isabetli hizmetler çıkmıyor.Burada ana odak nedir biliyor musunuz?Sorunların, milletimize en uygun ve öncelik sırasına göre çözülmesidir.Sağlıklı bir seçim sürecinin sağlanması ve sürdürülebilir hizmetin tesis edilmesidir.

Biliyorum en çok Kayseri konusunu merak ediyorsunuz, ben sizin merakınızı gidereyim.Yukarıda dediğim cümlelerin aynısı Kayseri için de geçerlidir. Biz milletimize en iyi hizmetin nasıl yapılacağına kanaat getirirsek, gerekeni yaparız.Hem Kayseri için hem de Türkiye için bu bahsettiğim ilkeler geçerlidir. İnsanlarımız artık kavga istemiyor, ötekileştirme istemiyor. Temiz bir dil ve siyaset istiyor. Biz “bunu nasıl yaparızın” derdindeyiz. Ana gündemimiz budur.

Başta Kayseri, ardından Türkiye ve Dünya için “bir çözüm bulmamız” gerekiyor.Çizdiğimiz tablo karamsar tabloyu, Saadet Partisi olarak değiştirebileceğimize inanıyoruz.Bunun için kolları sıvayıp her kademede çalışmaya başladığımızı bildirmek isterim.Bugün buraya gelen siz basın mensuplarına ve kıymetli misafirlere çok teşekkür ediyor, bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi tamamlıyor, sizleri bir kez daha muhabbetle selamlıyorum.

Editör: Ezgi Binboğa