AÇLIK NEDİR?

İktidarın kurguladığı, TÜİK’in ise sahnelediği 8 yıllık senaryo ile Aziz Milletin kahır ekseriyeti yoksullukla ile açlık arasındaki eşiği başarıyla! aştı ve artık resmen aç.

Resmen açlığa terfi edenler kimler diye soracak olur iseniz, işsizler ilave edilen emekliler ve onlara eklenen Asgari ücretliler.

Ama Sayın Cumhurbaşkanı, medyadan kamuoyuna yansıyan sıkıntılı hayatlarla ilgili çıkıp konuştu ve öyle bir tablo çizdi ki, ceplerimi yoklamak zorunda kaldım, ekonomik sıkıntısı açlıkla taçlandırılan sadece ben miyim?” diye.

Sayın Cumhurbaşkanı ve Maliye Bakanını dinlerken düşündüm ve Açlık Nedir? sorusuna cevap aradım.

Sahi nedir açlık?

Sokağınızdaki çöp kutusunu 1 saat içinde gelen 8-10 ayrı kişi karıştırıyorsa açlık vardır.

Sokağa çıkan emekli, arkadaşları ile bir çay bahçesinde oturup çay eşliğinde sohbet yerine, parklardaki banklardan birini erkenden kapıp arkadaşlarının gelmesini bekliyor ise açlık vardır.

Bir emekli ya da bir işsiz, belediye otobüsü ya da tramvaya binmekte imtina ediyor ve Talas’tan, Erkilet’ten kent merkezine kadar yürüyerek geliyorsa açlık vardır.

Dar ve sabit gelirlinin sabah kahvaltısında, sofrasında peynir, zeytin, yumurta yok ve sadece biriyle yetinmek zorunda kalıyorsa açlık vardır.

Okula giden öğrencinin cebine okulda kalacağı zamanda aç kalmaması için, velisi bir tost ve çay parası koyamıyorsa açlık vardır.

Üniversite okuyan delikanlı, dini ve milli bayram tatillerinde atlayıp otobüse ailesini ziyarete gidemiyorsa açlık vardır.

Memur ya da asgari ücretli, hiç değilse ayda bir, iki çocuğunu ve eşini yanına alarak bir sosyal mekana gidemiyor ise açlık vardır.

Ayşe teyze haftada bir gün mahallesine kurulan semt pazarına gittiğinde domatesi, biberi, patlıcanı kiloyla değil taneyle alıyor ise ya da akşam saatlerinde satıcının çöpe attığı çürükleri toplayıp evine gidiyor ise açlık vardır.

Hele o semt pazarında çürüklerin çöpe atılmasını bekleyenler, alış-veriş yapanların sayısının üzerine çıktı ise açlık milletin iliklerine kadar işlemiştir.

Bir koca toplum, bir koca millet, medeni toplumların yaptığı gibi günde 3 öğün yerine 2 öğün beslenmeye başladı ise açlık vardır.

Düne kadar orta gelirli sınıfından olan ama bu gün kapısındaki arabanın bırakın benzin parasını vergisini ödeyemiyor, sigortasını yaptıramıyorsa, açlık vardır.

Yılda bir kez, bir haftalığına da olsa, bir tatil beldesine gidip ailesiyle tatil yapamıyor ise memur ve emekli açlık vardır.

Bir baba, çocuğunun okul kıyafetini alamıyor ise, çocuğunu birkaç kilometre mesafedeki okuluna servis ile gönderemiyor ise açlık vardır.

İnsanlar Halk ekmek kuyruklarında saatlerce bekliyor ise, 50 kuruş daha ucuza ekmek almak için, 1 kilo sıvı yağı 2 lira daha ucuza almak adına market market gezip fiyat araştırması yapıyor ise açlık vardır.

Ülkede üretim bitti ise, cezaevleri ve icra daireleri sayısı patlama yaşıyor ise, sabır gelirlinin bir ev edinmesi hayalin ötesine geçti ise, kredi kartı borçlarında patlama yaşanıyor ise, bizim kiracısı bile olamadığımız konutlar yabancılar tarafından kapışılıyor ve bu adamların kim olduğuna bakılmaksızın aldığı evin yanında bu insanların cebine T.C. kimlik kartı ve pasaport konuluyor ise, sefalet ve açlığı iliklerimize kadar hissediyoruz demektir.

Okuttuğu fidan gibi oğluna, kızına iş bulamıyor ise bir baba, daha da acısı sabah çıkmadan oğlunun, kızının cebine 100 lira harçlık koyamıyor ise, açlığı iliklerine kadar hissediyor demektir.

Gencecik yavrularımız, sabahın köründen akşamın karanlığına kadar kapı kapı iş aramak için geziyor, ya da İşkur kuyruklarında umutla bekliyorsa o ülkede açlık vardır, yoksulluk vardır, sefalet vardır.

Bir ülkede yıllık enflasyon yüzde yüzleri zorluyor, ama devletin enflasyon hesaplamakla görevi kurumu bunu milletten gizleyip uyduruk rakamlar ortaya koyuyor ise, bir yıl içinde en temel gereksinimlerin fiyatları aynı oranda artarken aldığı ücrette yerinde sayıyor ise açlık ne ki, toplumda umut bile kalmamıştır.

Ülkeyi yöneten tek adamın kör inadı yüzünden milletin parası pul edildi ise, doktoru, mühendisi, bilim adamı ülkesinden umudu kesip başka ülkelere kaçıyor ise o ülkede açlık, yoksulluk, sefalet vardır.

Daha daha da acı olanı nedir biliyor musunuz?

Ülkeyi yönetenler, milletin tamamının refahı için değil, bir avuç mutlu azınlığın daha çok kazanması adına Kur Garantili Hesaplar açarak, o kesimin cebine ilave olarak milletin vergilerinden topladıklarını koyuyor ise, kıt imkanlara rağmen kamunun işleri 3-5 kişi arasında bölüştürülüyor ise o ülkede huzursuzluk ve rezalet vardır.

Ya da ülkede yaşayanların ekonomik cendere içinde kıvrandığı bir dönemde, ülkenin sınırları yol geçen hanına döndü ise, kamyonlarla getirilen insan toplulukları kent varoşlarına boşaltılıyor ve ne hikmetse kısa zamanda düzenli bir gelire kavuşturuluyor ise o zaman millette açlığın yanında ülkesi için kaygı ve tasa vardır.

Gelelim Sayın Cumhurbaşkanının, çizdiği tabloya.

Sayın Cumhurbaşkanı, çağdaş devletlerde halkın alım gücü, fiyat artışları, tüketicinin güveni, işsizlik oranları, aylık ve yıllık enflasyon rakamları, fiyatlardaki ve ücretlerdeki yıllık artışları takip eden İstatistik Kurumları vardır.

Biz de var, hani şu tepeniz attığında yöneticilerini değiştirdiğiniz.

Bir de ülkenin ve milletin geleceğini planlamakla yükümlü Ekonomi kadroları olur.

Gördüğüm kadarıyla bunlar size doğru bilgi vermiyor.

Zira yaptığınız zamlar iliklerimize kadar işliyor, ama ücretlerimiz yerinde sayıyor, alım gücümüz ise sıfırın altına indi.

Yani milletten yükselen ‘Açız’ feryadı, sizin sandığınız gibi abartı değil, tamamen gerçektir.

Bu gün bir ücretli aldığı aylık ücretin neredeyse tümünü kiraya yetiremiyor, elektrik, su, doğalgaz ve iletişim için borçlanıyorsa, o işsiz, o emekli, o ücretli açtır.

Yani abartı filan yok.

Sefalet kol gezmektedir ülkem sokaklarında.

İnanmıyorsanız, yüzlerce koruma ile değil, şöyle tek başınıza çıkın sokağa ve yaşananları kendi gözlerinizle görün.

Göreceksiniz, “Yapamadık, barı emaneti ehline teslim etsinler” diyerek seçim sandığını kendiniz önümüze koyacaksın.